Türkiye ile İsrail arasında, özellikle geçen yılki “Mavi Marmara” olayından sonra ciddi şekilde bozulan ilişkilerin düzelmesi olasılığına ilişkin bazı işaretler var.
Sessiz diplomasi ile yürütülen girişimler, en azından iki ülkenin de ilişkilerini normalleştirmek arzusunu paylaştığını gösteriyor.
Bu amaçla üst düzey Türk ve İsrail yetkilileri arasında bir müzakere süreci başlamış durumda.
Bu temasları, Türkiye adına Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, İsrail adına da Başbakan yardımcısı Moshe Ya’alon yürütüyor.
Buna paralel olarak “Mavi Marmara” olayını soruşturmak için kurulan BM Komisyonu’ndaki Türk temsilcisi Özdem Sanberk ile İsrail temsilcisi Yosef Clechanover arasında da görüşmeler devam ediyor.
İki kanaldan yürütülmekte olan bu diyalog, son günlerde bazı karşılıklı jestlerin yarattığı daha müsait bir ortamda gerçekleşiyor.
Yatıştırıcı jestler
Bu jestlerden biri, Türk hükümetinin “Mavi Marmara”nın ikinci Gazze seferi konusundaki tavrı ile ilgili. Daha bu ayın başlarında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bir demecinde Ankara’nın yeniden büyük gerginlik yaratabilecek böyle bir sefere çıkılmasına soğuk baktığını belli etmişti. Anlaşılan geziyi düzenleyenlere yapılan tavsiye ve telkinler sonucunda geminin yola çıkmasından vazgeçildi. İsrail bunu Türkiye’nin yeni bir sürtüşmeyi önlemek istediği şeklinde değerlendirdi.
Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a seçim zaferini kutlayan bir mektup gönderdi. Bu sıradan bir tebrik değil, ilişkilerde yeni sayfa açmayı amaçlayan içerikli bir mesajdı. Nitekim Türk yetkililer de bu mektuba o gözle baktılar.
Bu arada İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, bir grup davetli Türk gazetecisine verdiği demeçle, “kamu diplomasisi” yolu ile havayı daha da yumuşatmaya çalıştı. Ayalon iki ülke arasında kaybolan güveni yeniden tesis etmek için bazı adımların atılması gerektiğini belirtti, ilişkilerin normalleşmesi için bir “altın fırsat”ın bulunduğunu öne sürdü. İsrailli diplomat “Mavi Marmara” ile ilgili soruları yanıtlarken şu dikkat çekici ifadeyi kullandı: “(Özür konusunda) ben kendi örneğimi verebilirim. Yanlış yaptığıma (Türk Büyükelçisi’ne karşı “alçak koltuk” skandalından bahsediyor) bu bilerek veya isteyerek de olmasa, özür diledim. Özür dilemek erdem, onurlu bir eylemdir”.
Ancak Ayalon BM Soruşturma Komisyonu’nun raporunu sunmasını beklemek gerektiğini savunuyordu ve özür konusunda da bu raporun esas alınacağını söylüyor.
Belirleyici rapor
BM Soruşturma Komisyonu raporunun önümüzdeki ayın ilk haftasında açıklanması bekleniyor. Komisyonun 5 üyesi 1 Temmuz’da New York’ta toplanıp rapora son şeklini verecek. Bu arada Sanberk ile Clechanover arasında müzakereler, bir süredir yoğun biçimde devam ediyor.
Komisyona verilen görev “Mavi Marmara” olayını etraflıca soruşturmak, gerçekleri saptamak ve bulgulara dayanan raporunu BM Genel Sekreteri’ne sunmaktır.
Ancak Türk-İsrail ilişkilerinin geleceği, “dengeli” bir belge olması ihtimali yüksek olan bu rapordan çok, iki tarafın özür ve tazminat koşulları üzerinde varacakları -veya varamayacakları- mutabakata bağlı.
Ankara bu konuda ısrarlıdır ve geri adım atmamaya kararlıdır. İsrail basınına göre ise İsrail tazminat ödemeye razı, ama özür yerine “üzüntü” ifade etmekten yana...
Güven ortamı yaratmaya yönelik jestlerin yapılması ve bir diyalogun başlaması iyi, ancak sonuçta ilişkilerin seyrini belirleyecek olan, bu ihtilafın temelindeki şartlar üzerinde mutabakat sağlanıp sağlanmayacağıdır.