ABD Başkanı Barack Obama ile İsrail Başkanı Benjamin Netanyahu’nun Beyaz Saray’daki görüşmelerinde, “Mavi Marmara” baskını ve Türk- İsrail gerginliği, ele aldıkları konuların alt sırasında yer alıyordu. Öncelikli konular ABD-İsrail ilişkilerinin geleceği, Filistin ile barış müzakereleri, Batı Şeria’daki yeni yerleşim birimleri ve İran’ın nükleer programıydı.
Başbakan Erdoğan son olarak Toronto’da görüştüğü Obama’dan, Türkiye’nin “Mavi Marmara” olayı ile ilgili şartlarını Netanyahu’ya iletmesini ve kendisini bu koşulların yerine getirilmesi için ikna etmesini istemişti.
Obama’nın bu isteği Bibi’ye aktardığını sanıyoruz. Ancak bunun kapalı kapıların ardından nasıl yapıldığı ve ne sonuç alındığı hakkında bir bilgi sızmadı. İki lider ortak basın toplantısında bu konuya hiç değinmedi.
Ancak Netanyahu CNN’de Larry King’in bu konu ile ilgili sorusunu yanıtlarken, olayda 9 Türkün ölmesinden üzüntü duyduğunu, fakat İsrailli komandoların kendilerini savunmak zorunda kaldığını söylemekle yetindi.
Bu aslında Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililerin daha önce söylediklerinin bir tekrarı. Bu Bibi’nin Obama’nın mesajını dikkate almadığı anlamına mı geliyor? Yoksa bu telkinin yakında bir etkisi görülecek mi? Bunu önümüzdeki günlerde anlayacağız...
Beyaz Saray’da “beyaz bayrak”
ABD basını Netanyahu’nun Washington ziyaretini ve Obama ile görüşmelerini, İsrail’in bir zaferi olarak nitelendiriyor. Hatta Obama’nın bu kez Bibi karşısında, “beyaz bayrak” çektiğini öne sürenler de var.
Henüz 4 ay önce Bibi Washington’a geldiğinde, Obama daha önce Filistin sorunu ile ilgili eleştirilerini ve çağrılarını hiçe saydığı için, kendisini çok soğuk karşılamış, birlikte resim çektirmemiş, onu yemeğe bile davet etmemişti.
Bu kez tam tersi oldu. Bibi Beyaz Saray’ın karşısındaki Blair House’da konuk edildi. Obama onunla ve heyetiyle yemek yedi, basın toplantısında Bibi’nin barış için çabalarını övdü, İsrail ile sarsılmaz güçlü ilişkileri ön plana çıkardı...
Aslında Beyaz Saray’daki görüşmelerden sonra yapılar açıklamalar, buzların eridiğini, ancak “avans” veren tarafın ABD olduğunu, Bibi’nin ise kendi temel pozisyonlarını pek değiştirmediğini gösteriyor.
Nitekim ele alınan konularda, esasta bir değişiklik veya somut bir sonuç yok. Ama taktikte bir farklılık var. Örneğin Netanyahu en kısa zamanda Mahmut Abbas yönetimiyle doğrudan müzakereye oturmaya hazır. Ancak “iki devletli çözüm”ün lafı bile edilmedi.
Obama daha önce bu konularda açıkça söylediklerini bu kez tekrarlamaktan çekindi. Bir bakıma, Bibi’nin istediği oldu...
Hem politik, hem stratejik
Obama’nın bu tutum değişikliğinin iki nedeni var: Birincisi, kasım ayındaki ara seçimlerle ilgili. Obama’nın Kongre’deki durumunu koruyabilmesi için Yahudi kökenli seçmenlere ve de İsrail lobisine çok ihtiyacı var. İkincisi, İsrail ABD’nin bölgedeki gerçek stratejik ortağı ve vazgeçilmez müttefiki. Obama yönetiminin bu dengeyi bozma lüksü yok...
Bir ara Washington ile İsrail’in arasının açılmakta olduğu ve bu yüzden İsrail’in tamamen yalnızlaşacağı söyleniyordu. Bibi’nin Washington ziyareti İsrail’in kendi özgü nitelikleri ve bu arada Washington’daki güçlü nüfuzu sayesinde, ABD’nin (ve benzer nedenlerle Batılı ülkelerin) desteğini her zaman garantileyebildiğini gösteriyor.
Hoşa gitsin veya gitmesin, sık sık sorulan “İsrail neye güveniyor” sorusunun yanıtı da bu gerçekte yatıyor...