Yorum Bu konferans, Türkiye'nin öteden beri çok önem verdiği, hatta aktif katkılarıyla öncülüğünü yaptığı bir toplantı sürecinin ikinci aşaması.Her ne kadar resmi adı "Irak'a Komşu Ülkeler Konferansı" ise de, bu toplantı bölge dışındaki önemli ülke ve kuruluşların liderlerini bir araya getiriyor: BM Genel Sekreteri'nden Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesine, G8'lerden Arap Birliği'ne ve İslam Konferansı Örgütü'ne varıncaya kadar...Aslında Türkiye bu yılın başlarında bu geniş katılımlı konferansın ilk kez İstanbul'da yapılması için çok uğraşmıştı. Ancak özellikle Irak hükümetinin itirazları yüzünden, sonunda (mayısta) toplantı Mısır'ın Şarm el Şeyh tatil beldesinde yapıldı. Orada da ikinci buluşmanın İstanbul'da gerçekleştirilmesine karar verildi. EĞER Türkiye'de tüm dikkatler PKK'nın son saldırıları ve Kuzey Irak'a olası bir askeri operasyon üzerinde odaklanmamış olsaydı, bugünden itibaren İstanbul'da hazırlıkları başlayacak olan "genişletilmiş" Irak Konferansı, bambaşka bir ilgi görecekti... Kuşkusuz, Irak'ın ve Ortadoğu'nun geleceği açısından büyük önem taşıyan bu konferansa İstanbul'un ev sahipliği yapması, Türkiye'nin bölgesel rolünü ve etkinliğini göstermesi için iyi bir fırsat. Daha doğrusu "PKK-Kuzey Irak krizi" ortaya çıkıncaya kadar, Türkiye bu geniş uluslararası topluluk içinde, başlıca aktörlerden biri olarak öne çıkıyordu.Ancak açıkçası, PKK'nın saldırılarından sonra, Türkiye'nin öncelikleri değişmiştir. Şu anda bütün Türkiye, Kuzey Irak'a karşı bir askeri harekâta hazır vaziyette, diplomasiye tanınan "son şans"ın ne sonuç vereceğini heyecanla bekliyor. Bu son şansın akıbetini de, işte bu hafta İstanbul'da, konferans için gelecek olan ABD Dışişleri Bakanı Rice ve diğer bazı bakanlarla yapılacak görüşmeler ve önümüzdeki pazartesi Washington'da gerçekleşecek olan Erdoğan-Bush randevusu belirleyecek...Bir bakıma bu durum karşısında, Cüneyt Ülsever'in dün "Hürriyet"teki yazısının çarpıcı başlığında belirttiği gibi, "Irak Konferansı güme gidiyor". Bu konferansta Türkiye "aktif bir rol oynayacak ve çözüm öneren, bu uğurda çeşitli unsurları bir araya getirmeye çalışan başat ülke konumuna gelecekti"... Şimdi, Ülsever'in deyişiyle, "Irak'a askeri harekât yapmaması için ikna edilmeye çalışılan bir ülke" durumuna düşüyor... Son şans... İstanbul'daki konferans, Şarm el Şeyh'teki toplantının bir devamı olarak normal seyrini izleyedursun, Türkiye'nin dikkatleri ABD'nin, Irak'ın ve diğer ilgili ülkelerin, Kuzey Irak'ta PKK varlığını sonlandırmak için ne yapacağı konusuna odaklanacaktır.Bu bakımdan İstanbul'un bu konferansa ev sahipliği yapması, Ankara'ya, duygu ve düşüncelerini daha etkili biçimde iletmek olanağını veriyor.Bu bağlamda, Türk diplomasisinin konferansa katılan liderlere geçen mayısta Şarm el Şeyh'te yayımlanan bildirinin 6. maddesini hatırlatmasında yarar vardır. Irak'taki terörizm sorunuyla ilgili bu maddenin şu paragrafı, adeta Türkiye'nin karşılaştığı durum için yazılmış: "Konferansa katılanlar, Irak Geçici Hükümeti'ni, uluslararası yasalar ve Güvenlik Konseyi kararları uyarınca, Irak'taki terörist varlığı ve komşu ülkelerinin güvenliğini tehdit eden Irak içindeki ve Irak'tan yönlendirilen terörist faaliyetiyle kararlılıkla uğraşmaya çağırır"...Bu çağrının -ve ondan sonra Ankara'nın yaptığı girişimlerin- ne sonuç verdiği ortada... Şimdi gelinen kritik noktada bakalım İstanbul'da toplanacak olan "uluslararası camia"nın liderleri neye karar verecekler?.. skohen@milliyet.com.tr Unutulan karar