TÜRKİYE istediğini elde etti mi? ABD'ye her Türk liderinin yaptığı resmi ziyaretten sonra sorulan bu sorunun yanıtı, bu kez de Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Başkan Bush ile yaptığı görüşmenin ışığında, herhalde daha çok tartışılacak.
Başbakan'ın ve ona eşlik eden yetkililerin yanıtı açık: "Evet istediğimizi sağladık"...
Buna karşılık muhalefetin değerlendirmesi bunun aksi yönde. Yani Türkiye beklediğini elde edemediği gibi, CHP lideri Baykal'ın deyişi ile "tarihi hatalar" bile yapılmış...
***
BAŞTA belirttiğimiz gibi, her ziyaret sonrası görmeye alıştığımız film, bir kez daha önümüze çıkıyor.
Gerek Türk, gerekse ABD yetkililerinin resmi açıklamalarına bakarsak, bu ziyareti başarılı saymamamız için bir neden yok. Türkiye iki ana konuda, yani Kıbrıs ve Irak meselelerinde, beklediği sonucu aldı.
Ama resmi beyanların dışında, "içeride" konuşulanların ayrıntıları (veya bu sorunların ayrıntılarına ne kadar inildiği) tam olarak bilinmedikçe, sağlıklı bir değerlendirme yapmak olanaksız. Belki bu, önümüzdeki günlerde açıklık kazanacak ve Washington'daki görüşmelerin gerçekten Türkiye'nin istediği gibi cereyan edip etmediği anlaşılacaktır...
***
BEYAZ Saray'daki konuşmalara hakim olan iki konudan biri olan Kıbrıs sorunu üzerinde, genel hatları ile bir mutabakat sağlamak, görünüşe göre, zor olmadı.
Bush yönetimi, Türkiye'nin müzakerelerin yeniden başlatma yönündeki inisiyatifini destekliyor ve Başbakan Erdoğan'ın isteği doğrultusunda, daha aktif olarak devreye giriyor. Nitekim Dışişleri Bakanı Colin Powell hemen harekete geçiyor, bir yandan BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın nezdinde girişimde bulunuyor, diğer yandan da Rum ve Yunan tarafına gerekli mesajları gönderiyor...
Türk diplomasisinin Kıbrıs atağına geçerken, dünyanın tek süper gücü ABD'yi yanında görmek istemesi doğal. Başbakan Erdoğan'ın ABD ziyareti de bunun sağlanması için bir fırsat oluşturdu. Sonuç olarak Bush yönetimi Ankara'nın bu açılımından "cesaretlendiğini" açıkladı ve bir nevi "kolaylaştırıcı" veya daha doğrusu "yardımcı", ("arabulucu" değil) rolünü de üstlenmeyi kabul etti. Bu bakımdan Türk tarafının Washington'daki temaslarında istediğini elde ettiği de söylenebilir...
***
AMA iş burada bitmiyor. Akla bir dizi soru geliyor: ABD'nin devreye sokulması aslında iyi mi kötü mü? Bu seçim yılında Başkan Bush ve ekibi, Rumlara ve Yunanlılara ne kadar baskı yapabilir? Genel Sekreter ve yardımcıları ABD'nin müdahalede bulunmasını ne kadar ister, bu telkinleri ne kadar dikkate alır? Daha da önemlisi, ABD'nin belirleyici bir rol oynamaya soyunması, ileride Türk tarafının da hoşlanmayacağı bazı baskılarda ve dayatmalarda bulunması riskini taşımıyor mu?
Bunları da düşünüp tartışmakta yarar var...