Türkiye için Japonya her zaman “uzaktaki yakın dost” olmuştur. Gerçekten coğrafi uzaklığa rağmen, Türkler Japonlara hep bir yakınlık ve sempati duymuşlardır.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hafta içinde Japonya’ya yaptığı ziyaret, bu dostluğun, yeni işbirliği ve ortaklık anlaşmalarıyla, daha ileriye götürülmesine vesile olmuştur.
Türk-Japon ilişkilerinin temel taşı, ekonomi ve teknoloji alanlarındaki işbirliğidir. Türkiye’nin dev projelerinde Japonya giderek önemli bir yer alıyor. Tokyo’da Başbakan’ın ziyareti sırasında nihai anlaşması imzalanan Sinop Nükleer Santral projesi ve geçenlerde hizmete giren Marmaray gibi...
Türkiye’nin yüksek teknolojiye dayalı projeleri için Japonya’ya yönelmesi boşuna değil. Gerçekten Japonya bu alanda iddialı, deneyimli ve dünyanın en ileri ülkeleriyle rekabet edebilen bir ülkedir. Bu nedenle Türkiye’nin Japonya’dan bilim ve teknoloji alanında öğreneceği ve yararlanacağı çok şey vardır.
“Mucize”nin sırrı
Ancak Japonya’dan örnek alınması gereken başka şeyler de vardır. Bu, “Japon mucizesi”nin veya “Japon modeli”nin daha yakından incelenmesini gerektirir.
Biz böyle bir incelemeyi 1980’lerde Japonya’ya yaptığımız seyahatlerde gerçekleştirmiş ve sonradan bir kitapçıkta topladığımız yazılarımızda aktarmıştık.
Aslında uzun süre içine kapalı yaşayan Japonlar 19. yüzyılın ortalarında Meiji Restorasyon döneminde dünyaya açılmışlar, Batı’daki sanayileşme sürecini yakından izlemeye, edindikleri bilgileri kendi ülkelerinde uygulamaya başlamışlardır. Bu onlara sanayileşmenin ve -geleneklerini korumakla birlikte- modernleşmenin kapılarını açmıştır.
Japonya’nın bu “depar”dan sonra hızla gelişmesinde ve “Uzak Doğu Devi” haline gelmesinde, bir kısmı kendi “toplumsal mizacı”ndan kaynaklanan birçok faktör rol oynamıştır.
Başlıca özellikler
Çok kısa olarak bunları şöyle özetleyebiliriz:
- Eğitim: Japonya’nın Meiji Restorasyon döneminde ilk yaptığı iş ülke çapında bir eğitim seferberliğine girişmek oldu. Kısa zamanda okuma-yazma ve yüksek öğrenim yaygınlaştı.
- Yüksek teknoloji: Adalar üzerinde kurulan ve doğal kaynakları bulunmayan Japonya yüksek teknolojiye öncelik verdi, Batı ülkelerinden öğrendiklerini sadece “taklit” etmekle kalmayıp bunlara “yenilik” kattı ve böylece kendi markalarını yarattı.
- Sıkı çalışma: Yukarıda belirttiğimiz gibi Japonya’nın başarılarında toplumsal karakterin özelliklerinin büyük payı var. Bunların başında Japonların “iş-kolik” derecesinde çalışkanlığı geliyor. Buna işteki ve sosyal yaşamdaki disiplini de eklemek gerek.
- Kolektif ruh: Japonlarda bireysellik değil, beraberlik duygusu hâkimdir. Hep birlikte hareket etmeyi severler, zor durumlarda toplumun ortak çıkarlarını düşünürler.
- Uyum ve uzlaşı: İş hayatından siyasete kadar, Japonlar diyalog kurarak ve uzlaşarak meseleleri halletmeyi yeğlerler. Anlaşmazlıklarda hedef olarak en çok kullandıkları sözcük de konsensüstür...
İşte Japonlardan asıl öğrenilmesi ve örnek alınması gereken şeyler bunlar...