Ünlü Amerikalı şarkıcı Jennifer Lopez’in KKTC’de bir otelin açılışında vereceği konseri iptal etmesinin üstünde hâlâ bu kadar durulmasının nedeni, “olay”ın sembolik bir anlam taşımasıdır. Kıbrıs’ta her şey gibi, bu basit sanat etkinliği de siyasi bir nitelik kazanmıştır.
Olayın iki yüzü var:
Birincisi, Lopez’in Girne bölgesinde önümüzdeki hafta açılacak olan lüks bir otelde, 3 milyon dolar karşılığında bir konser vermekten vazgeçmesinin nedeniyle ilgili.
Sebep malum: Rum baskısı. Ünlü yıldız, Rum tarafının Kuzey Kıbrıs’ta bir konser vermesine ve ailesiyle birlikte kısa bir tatil geçirmesine karşı gösterdiği tahammülsüzlüğe boyun eğmek zorunda kaldı.
Bu ilk kere olmuyor. Önceki gün Ankara’ya gelen KKTC Başbakanı İrsen Küçük’ün Başbakan Erdoğan’la ortak basın toplantısında dediği gibi, Kıbrıslı Rumlar, Kuzey’de en ufak bir spor faaliyetinin veya bir sanat etkinliğinin düzenlenmesine engel olmak için seferber oluyorlar. Bu da Güney’in çözüm konusundaki samimiyetsizliğinin derecesini gösteriyor.
Gene önceki gün KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da bir konuşmasında bu konuya değindi ve şöyle dedi, “Güney komşularımız her konuda önümüze engel koyuyorlar. Bir otelin reklamı olurmuş diye bunu yapıyorlar... Spordan ekonomiye kadar her alanda ambargo uyguluyorlar...”
Tahammülleri yok
Olayın diğer yanı, Rumların böyle durumlarda kendi isteklerini başkalarına kabul ettirme gücü ile ilgili.
Kıbrıs Rumlarının, Yunanlıların ve özellikle ABD’deki Rum lobisinin bu konuda oldukça başarılı olduklarını kabul etmek gerek. Bu basit olayda bile, Rum tarafı, anında yoğun bir tepki göstermesini bildi, Lopez’e 10 binden fazla e-mail çekildi, bu arada ABD’de bir senatör bile devreye sokuldu.
Sonuçta ister korkusundan, isterse cehaletinden olsun, ünlü yıldız pes etti. Bu yetmezmiş gibi, onun ofisinden basına dağıtılan bir bültende de şöyle denildi: “Jennifer Lopez insan haklarını kötüye kullanan herhangi bir rejimi bilerek asla desteklemez. Bu nedenle Kıbrıs’la ilgili yapılan incelemenin ardından, danışmanlarıyla birlikte, çekilme kararı aldı. Bu onun bölgedeki gerçeklere olan hassasiyetini yansıtmaktadır...”
Bu olay “bir avuç Kıbrıslı Rum”un, nüfuzlarını adanın çok ötesine taşıyabildiğini gösteren örneklerden birini daha oluşturuyor. Kıbrıs Rum Yönetimi AB’den ABD’ye, BM’den Avrupa Konseyi’ne kadar çeşitli ülkeleri ve uluslararası kuruluşları manipüle edebiliyor. Hem sadece KKTC’ye karşı değil, Türkiye’ye karşı da...
Türkiye’nin AB ile üyelik müzakereleri Güney Kıbrıs’ın engellemeleri yüzünden tıkanmış durumda. Aynı şekilde Rum yönetiminin çabalarıyla KKTC’ye karşı uygulanan izolasyonun kalkması bir türlü mümkün olmuyor...
36 yıl sonra...
Önümüzdeki salı günü KKTC, Türk barış harekâtının 36. yıldönümünü kutlayacak. Gerçekten Kıbrıslı Türkler bu zaman içinde özgürlüğe ve güvenliğe kavuştular. KKTC bugün yerine oturmuş, kurumlaşmış olarak varlığını sürdürüyor. Ancak siyasi ve ekonomik sorunları ve sıkıntıları devam ediyor... İdeal çözüm Türklerin aynı değerleri koruyarak Rum tarafı ile birleşmeleridir. Ancak nerdeyse iki yıldır süren müzakerelerde hâlâ bir anlaşma umudu görünmüyor.
Jeniffer Lopez’in Kuzey’e gidip şarkı söylemesini bile fazla gören Güney ile bir uzlaşma ortamı nasıl kurulabilir?