Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu, tartışılan konuda tüm ilgililerin gerçekten anlaştığı ve daha önemlisi, herkesin giriştiği angajmanı yerine getireceği anlamına gelir mi?Bu bağlamda bazı başarı örnekleri var tabii. Ama açıkçası, yakın geçmişte, birtakım anlaşmaların, henüz mürekkebi kurumadan uçup gittiği çok görülmüştür.Geçen hafta sonu Bağdat'ta Irak'a komşu ülkelerle Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve üç uluslararası örgütün temsilcilerinin katılımıyla yaptığı "genişletilmiş" konferans, bize bu "genel" olguyu çağrıştırdı. ULUSLARARASI toplantılarda -her zaman olmasa bile- uyuşmazlıklar üzerinde bir mutabakat sağlamak mümkün olabiliyor. Diplomasinin hüneri bu tür toplantılardan tüm tarafların tatminkâr bulacağı bir ortak bildirinin ya da deklarasyonun çıkmasını da sağlayabiliyor. Önceki gün İstanbul'da bazı köşe yazarlarıyla bir araya gelen Başbakan'ın dış politika başdanışmanı Prof. Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Irak özel temsilcisi Oğuz Çelikkol ile yukarıda değindiğimiz soruları tartışmak olanağını bulduk.Bağdat toplantısından sonra yayımlanan deklarasyonun en önemli maddesi, Irak'ın toprak bütünlüğü, milli birliği ve egemenliği ilkesine "tüm katılımcıların" verdiği destekle ilgili. Bu önceki günkü yazımızda belirttiğimiz gibi, Türkiye'nin Irak krizinin başından beri savunageldiği bir prensiptir. Buna şimdi komşu ülkelerin yanı sıra, Güvenlik Konseyi'nin beş "büyükleri"nin, ayrıca BM, İKÖ ve Arap Birliği temsilcilerinin katılması gerçekten önemli bir gelişme.İlk bakışta deklarasyonun bu bölümündeki ifadeler, "malumun ilanı" olarak algılanabilir. Aslında büyük veya küçük, yakın veya uzak, Irak'la ilgili tüm ülkeler resmi beyanlarında bu ülkenin toprak bütünlüğünden ve milli birliğinden yana bir tavır içindeler. Aksini söyleyen, yani "Irak dağılsın, o topraklarda yeni devletler kurulsun" diyen yok tabii...O halde, bu deklarasyonun "kıymeti harbiyesi" nedir? Türk yetkililerinin deyişiyle, bu, "bütün bu ülkeler için bağlayıcı yeni resmi bir taahhüttür"...İleride bunun aksi bir davranış veya beyan, bu angajmanın ihlali anlamına gelir...Bu bildiriyle, Irak'ın bütünlüğü konusunda böyle bir uluslararası konsensüsün ifade edilmesi, aynı zamanda ayrılıkçı emelleri olanlara -açıkçası bazı Iraklı Kürt yöneticilere- yönelik güçlü bir mesaj ve uyarı niteliğini taşıyor... Toprak bütünlüğü Deklarasyondaki diğer önemli bir madde de terörizme karşı mücadeleyle ilgili. Bu bölümde, "tüm katılımcıların Irak hükümetinin terörizme karşı savaşına destek verdikleri" belirtiliyor.Irak'taki saldırıların "terörizm" olarak nitelendirilmesi ve buna İran dahil, tüm ülkelerin katılması, anlamlı. Bilindiği gibi, İran Irak'taki bazı terörist gruplara yardım etmekle suçlanıyor. Tahran ise bunu reddediyor. Bakalım pratikte bu taahhüdün hayata geçirilmesi mümkün olacak mı, yoksa farklı algılamalar ve değerlendirmeler nedeniyle bu da kâğıt üstünde mi kalacak?..Aynı paragrafta, terörist zanlılarının ortak sınırlardan sızmalarının men edilmesi de öngörülüyor. Bundan kastedilen sadece Irak'a bazı komşu ülkelerden (Suriye gibi) "sızmalar" değil herhalde. Kuzey Irak'tan Türkiye'ye "sızmalar" da bunun kapsamında sayılmalı... Bu husus da toplantıya "katılanların" ortak tavrı. Ve deklarasyona yansıyan bir taahhüt... Yeter ki bu da kâğıt üstünde kalmasın... skohen@milliyet.com.tr Terörle mücadele