Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       İLK bakışta Kuzey Irak'taki iki rakip Kürt grubunun (KDP ile KYB'nin) liderleri Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin uzlaşıp bundan sonra ne yapacakları konusunda mutabakata varmaları, olumlu bir gelişme olarak görünüyor.
İki lideri Washington'da bir araya getiren ABD, bunu tarihi bir olay olarak görüyor. Barzani ve Talabani de uzun süredenberi ilk kez gerçekleşen bu buluşmalarını, ilişkilerinde yeni bir başlangıç sayıyor...
İki taraf arasında daha önce benzer anlaşmaların sağlandığını hatırlayanlar, bu seferki mutabakata da kuşku ile bakmakta haklıdırlar. Bu kez, mutabakatın kağıt üstünde kalmayacağını garantileyecek, farklı ne var ki?
Yeni anlaşmanın özü şu: İki taraf artık birbirleriyle çatışmayacak, siyasi bir yapılanma için işbirliği yapacak. Bu amaçla K. Irak'ta bölgesel bir Meclis için seçimler yapılacak, bir hükümet kurulacak ve ekonomiden güvenliğe kadar çeşitli alanlarda ortaklık oluşturulacak. Bu arada iki taraf, Irak'ın toprak bütünlüğünü ve birliğini korumayı, PKK'nin bölgede üslenmesini önlemeyi de taahhüt ediyor.
* * *
BARZANİ ve Talabani, gene ABD'nin inisiyatifi ile, son yıllarda buna benzer kararlar almışlardı. Örneğin 1992'de bölgesel seçimler düzenlenmiş, bunun sonucunda bir Meclis kurulmuş, 1993'te de Kuzey Irak Kürt Federe Devleti dahi ilan edilmişti. Ancak çok geçmeden gelir ve yetki paylaşımı, liderlik sürtüşmesi, aşiretler arası düşmanlık gibi nedenlerden, iki taraf arasında kanlı çatışmalar çıkmıştı.
Daha sonra Türkiye'nin de katılımı ile, çatışmaları durdurmak ve tarafları uzlaştırmak için bir "Ankara süreci" başlatıldı. Ateşin kesilmesi sağlandı ise de, anlaşmazlıklar halledilemedi ve barış kurulamadı.
Washington'daki "zirve"den sonra yayınlanan belge ve yapılan konuşmalar, doğrusu iki tarafın bundan böyle anlaşmanın sözüne ve ruhuna tam sadık kalacaklarına inanmak için yeterli değil...
* * *
TÜRKİYE açısından bu anlaşma - uygulanacağı varsayımından hareket edersek - bazı olumlu noktalar içeriyor.
Bunlardan biri Irak'ın toprak bütünlüğü ve birliği konusunda kullanılan ifadeler; diğeri de PKK'nın Kuzey Irak'ta üslenmesine ve buradan Türkiye'ye karşı eylemlere geçmesine izin verilmeyeceğine ilişkin güvencedir...
Bunun anlamı,
birinci konuda Kuzey Irak'taki Kürt yapılanmasının ülkeden koparak ayrı bir devlet kurmayı amaçladığı, ikinci konuda da PKK ile mücadelede bu bölgesel yönetimin (sadece Barzani değil, Talabani'nin de) Türkiye ile işbirliği yapacağıdır.
Gerçekten öyle olacak mı?
Ankara böyle olmasını diliyor, ama bunun gerçekleşmemesi olasılığını da gözden uzak tutmuyor. Bir yetkilinin dediği gibi, "bu yolda tuzaklar var ve bu nedenle Türkiye ihtiyatlı davranmak ve olayları çok yakından izlemek zorunda"...
Daha açık bir ifade ile, Ankara Talabani'nin (ve ona bağlı güçlerin) bu mutabakattan sonra dahi, özellikle PKK konusunda, nasıl davranacağından emin değil. Ayrıca Kuzey Irak Kürtlerinin bölgesel Meclis ve hükümet kurulduktan sonra, hedeflerinin ne olacağı, yani sadece yerel yönetimle mi yetinecekleri, yoksa ayrı bir devlet kurma hayaline mi yönelecekleri konusunda kuşkulu...
* * *
BU konuda ABD'nin stratejisi de pek net değil.
Gerçi Washington'daki "zirve"de konuşan Dışişleri bakanı Albright - ve gazetecilerle sohbet eden ABD yetkilileri - Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasının (zımnen, Kuzey Irak'ta ayrılıkçılığın söz konusu olmamasının) şart olduğunu söylediler. Bu, Washington'un resmi politikası olmaya devam ediyor. Ne var ki, ABD'nin Kuzey Irak Kürtlerinin desteği ile gerçekleşecek Kuzey Irak'taki "Kürt siyasal yapılanması"nın nereye kadar gideceği pek belli değil. Özellikle Saddam rejimi iş başında kaldığı sürece...
ABD, Kuzey Irak'ı, Saddam'ı zayıflatıp çöküşünü sağlamak için Kürtlerin de içinde ulunduğu bir muhalefet cephesinin üssü haline getirmek istiyor. Bu yazın başlarında bunun işaretleri açıkça belli olmuştu (Hatta o zaman Washington'dan yazdığımız gibi, ABD bu konuda Türkiye'nin de yardımını istemişti). ABD yönetiminin K. Irak'tan kopup bir Kürt devletinin kurulmasını istemediği ve istememesi için de çok sebep olduğu kesin. Ama Saddam'ı hedef alan Amerikan stratejisinin Kuzey Irak'la "oynaması"nın onun dahi arzulamadığı sonuçlara yol açması tehlikesi vardır.
Türkiye'nin duyarlılığı da açık ve resmi beyanlardan değil, dolaylı olarak "olabilecekler"den kaynaklanıyor...





Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr