Moskova'da Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) çerçevesinde gerçekleştirilen "Kafkas zirvesi", bu hassas bölge üzerindeki Türk - Rus rekabetini gün ışığına çıkarıyor.Rus lideri Vladimir Putin'in BDT toplantısı için Moskova'ya giden Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan cumhurbaşkanları ile bir araya gelmesi, zamanlama olarak oldukça anlamlı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel henüz iki hafta önce, Azeri meslektaşı Aliyev ile Ankara'da ve Gürcistan lideri Şevardnadze ile de Tiflis'te görüşmüştü. Bu görüşmelerde, özellikle Bakü - Ceyhan boru hattı konusunda son pürüzlerin giderilmesine çalışıldığı gibi, ilk kez bir bölgesel pakt fikri de ortaya atılmıştır.
Bakü - Ceyhan boru hattını öteden beri kendi çıkarlarına karşı gören Rusya'nın, Demirel'in Tiflis'te ilan ettiği İstikrar Paktı fikrinden rahatsızlık duyduğu bir sır değil. Moskova'da resmi ağızlar bu konuda ketum davranmakla beraber, özel konuşmalardan ve medyanın yayınlarından Rusların bu yeni girişime hiç de iyi bir gözle bakmadıkları ve hatta bunu Kafkasya'da önlerini kesmeye ve etkinliklerini frenlemeye yönelik bir hareket olarak gördükleri açık...* * *
MOSKOVA'da dün yapılan "zirve içindeki zirve"nin esas amacının, Rusya'nın Avrasya'daki ve özellikle Kafkasya'daki varlığını ve etkinliğini pekiştirmek olduğu kuşkusuz.
Diğer bir deyişle Putin böylece Rusya'nın arka bahçesi olarak gördüğü bu bölgede esas söz sahibi gücün Moskova olduğunu göstermek istemiştir...
Rusya'nın bölge ülkeleri üzerinde ne kadar etkinliği var? Moskova'nın, özellikle Kafkasya'da Türkiye ile rekabet gücü nedir?
Kremlin'in kendi politikalarını bu ülkelere empoze etmek ve nüfuzunu sınırsız biçimde kullanmak olanağı bulunduğu söylenemez; ama gene de Rusya'nın bu bölgenin başlıca oyuncusu olduğu, bu ülkelerin önemli ölçüde Moskova'ya bağımlılıklarının devam ettiği ve bu nedenle ona meydan okuyamadıkları da bir gerçek.
Bu nedenle bölge ile ilgili yeni projelerin veya girişimlerin, Rusya ile - açık sürtüşmelere olmasa dahi - rekabete yol açacağını önceden hesaplamak lazım.
* * *
RUSYA üç Kafkas ülkesi ile stratejik ilişkilerini pekiştirmek istediğini dünkü zirvede ortaya koydu. Ne var ki, Azerbaycan'ın ve Gürcistan'ın gerek ekonomik gerekse güvenlik açısından Moskova'dan fazla beklentileri yoktur, hatta resmen açığa vurulmayan güvensizliği ve kaygıları vardır.
Bu iki ülkeyi Türkiye'ye yakınlaştırmaya sevk eden başlıca faktör de budur. Demirel'in ortaya attığı pakt fikrini onlar için cazip kılan da, işin ekonomik ve güvenlik boyutlarıdır.
Belki kamuoyu yanlış anlamıştır, ama tasarlanan pakt, bir askeri ittifak değildir. Siyasal bir cephe veya blok da değildir. Kafkasya'da ihtiyaç olan, Balkanlar'da olduğu gibi, siyasal ve ekonomik istikrardır. Bu nedenle Demirel buna "Balkanlar'dakine benzer bir İstikrar Paktı" deyimini kullanmak gereğini duymuştur. Diğer önemli bir husus da, bu paktın - aynen Balkanlar'da olduğu gibi - AGİT çerçevesi içinde düşünülmesidir. Böylece 50 küsur üyeli AGİT'in - ve özellikle ekonomisi güçlü ülkelerin - desteği sağlanabilecektir.
Rusya da AGİT'in önemli bir üyesidir. Dolayısı ile düşünülen pakt, Rusya'ya da açık olacaktır. Ermenistan'a olacağı gibi...
Demirel'in Ermenistan lideri Koçaryan'a Tiflis'teki demecini daha da açan ve Erivan ile işbirliği öneren mektubu, bu bağlamda anlamlı bir gelişmedir.
Hele Ermenistan ve Azerbaycan Karabağ konusunda anlaşabilirlerse, hem Ankara ile Erivan arasında normal ilişkilerin kurulması hem de Ermenistan'ın bu yeni oluşumda yer alması mümkün olacaktır.
Bu yönde, bu hafta sonu Davos'ta gerçekleşecek Aliyev - Koçaryan buluşmasından olumlu bir sonuç bekleniyor. Bunda, Moskova'da Putin'in katılımı ile gerçekleşen üçlü zirvenin de bir katkısı olabilir.
Zaten doğrusu da, Kafkasya'da sorunların çözümü için, ilgili tüm ülkeler arasında rekabet yerine işbirliği kurmaktır...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr