Türkiye’de dış politika konusunda yapılan kamuoyu araştırmaları, halkın genel eğiliminin çoğu kez Ankara’nın izlediği politikalara ters düştüğünü gösteriyor. Son yapılan geniş kapsamlı bir araştırma da, bu tespiti doğruluyor.
ABD’deki düşünce kuruluşlarından “Alman Marshall Fon” (GMF)’nin Türkiye’yi de içine alan “Transatlantik Eğilimler” başlıklı kamuoyu araştırmasından çıkan en çarpıcı sonuç, Türk halkının geniş kesiminin -daha önceki yıllarda yapılan benzer anketlerin gösterdiği gibi- “Türkün Türkten başka dostu yok” inancına sahip olduğu ve yabancı ülkelere (müttefikler dahil) pek güveni veya sempatisi bulunmadığıdır.
Örneğin GMF’nin “termometre”sine göre, Türk halkı ABD’ye çok “soğuk” bakıyor. Bunun derecesi, 100 üzerinden sadece 14... Bu rakam AB için 33. Rusya için 18. İsrail için 8...
Farklı duygular
Bu seferki anketten çıkan en ilginç sonuç, Türk halkının geniş bir kesiminin Türkiye’nin dış politika konularında, “kendi başına hareket etmesi”ni arzulamasıdır.
Ankette bu soruya alınan olumlu yanıtın oranı yüzde 48. Buna karşılık, ABD ile birlikte hareket edilmesini isteyenlerin oranı yüzde 3’ten ibaret. AB için bu oran yüzde 20. Ama Rusya ile beraber hareket edilmesini isteyenler sadece yüzde 1...
Halkın bu eğilimlerinin, Türkiye’nin aktif bir dış politika izlediği, müttefikleriyle ve komşularıyla ilişkilerini geliştirmeye, BM Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmeye, bölgesel sorunların çözümüne katkıda bulunmaya çalıştığı bir zamana rastlaması, bir çelişki olarak görünüyor.
Türk diplomasisinin dünyaya açıldığı bir dönemde, kamuoyunun, Ankara’nın dış ilişkilerinde önemli yer alan ülkelere sırtını dönmek ve yalnız hareket etmek istemesinin sebebi nedir?
Bu nedenlerden biri, “güven sorunu” ile ilgilidir. Kamuoyunun önemli bir kesimi, özellikle Batılı dost ve müttefik ülkelere ve kurumlara güvenmiyor. ABD ve AB ile yaşanan nahoş tecrübeler böyle bir güven bunalımı yaratıyor.
Kamuoyu araştırmasında Türkiye’nin kendi başına hareket etmesi yönünde yüzde 48 gibi yüksek bir eğilimin ortaya çıkması, başkalarına karşı duyulan güvensizliğin, bir özgüvene yol açtığını gösteriyor.
Bunu, “bağımsız dış politika” izlenmesi arzusuyla da izah etmek mümkün. Doğruluğu tartışılır da olsa, Türkiye’nin Batı’nın istek ve baskılarıyla hareket ettiği izlenimi veya inancı, belirli çevrelerde “bağımsız hareket” özlemini kamçılıyor...
Bilgi eksikliği
Bu kamuoyu araştırmasının bulguları bir arada değerlendirildiğinde, Türkiye’de halk arasında Batı’ya karşı ciddi bir antipatinin mevcut olduğu, ama aynı zamanda da örneğin Rusya ve bazı komşu ülkelere de fazla yakınlık ve sempati beklenmediği ortaya çıkıyor.
“Sokaktaki adam”ın duygusu bu olabilir, fakat açıkçası, özellikle kritik bir coğrafyada yer alan ciddi bir ülkenin, dış ilişkilerinde alacağı akılcı tavır bu olamaz...
Türkiye’nin dış politikada inisiyatifini kullanması doğal, ama “kendi başına hareket” onu gereksiz bir yalnızlığa götürür. İzole olan ülkelerde halkın ne hallere düştüğü malum...
GMF’nin anketi, şu gerçeği de ortaya koydu: Türkiye’de halkın dış konularda daha iyi bilgilendirilmesine ihtiyaç var. Sorulara verilen yanıtlarda “bilmiyorum” diyenlerin yüzde 40’lara -ve hatta daha yüksek oranlara- çıkması, bunun kanıtı.
Meydanı sistematik eleştiri ve propaganda yapanlara bırakmamanın yolu kamuoyunu doğru bilgilendirmektir. Bu konuda siyasetçilere olduğu kadar, sivil topluma ve medyaya da büyük iş düşüyor.