AB Komisyonu’nun dün resmen açıklanan Türkiye ile ilgili İlerleme Raporu’nda sözü edilmeyen "müzakere tarihi", aralık ayında Kopenhag zirvesinden çıkacak mı?
Herkesin kafasındaki bu soruya şu anda verilecek yanıt, bir beklentiden veya tahminden öteye geçemez.
Yanıt basit ifadesi ile şöyle olabilir: Çıkabilir de, çıkmayabilir de!
Hangi olasılığın ağır bastığını da şimdiden söylemek zor. Çünkü, dün de belirttiğimiz gibi, Kopenhag’da 15 üye ülkenin liderleri "siyasi bir karar" verecekler. Bu kararı verirken, bir ölçüde - daha çok teknik bir nitelik taşıyan - İlerleme Raporu’nu temel olarak alacaklar. Ama önemli bir ölçüde "siyasal etkenleri" de göz önünde bulunduracaklar.
Öyle görünüyor ki, şu anda 15’ler arasında bu konuda netleşmiş bir görüş veya tavır yok. Diğer bir deyişle, üye ülkelerin liderleri dahi, ne yönde karar vereceklerini henüz bilmiyorlar. Bu bakımdan Kopenhag’da bir araya gelecekleri zaman, bir konsensüse varmaları hiç de kolay olmayacak...
***
KOPENHAG zirvesinde Türkiye’nin bastırdığı "müzakere tarihi" konusundaki tartışmaları ve nihai kararı etkileyecek birkaç önemli siyasi etken var.
1) Seçimler. "On beşler" 12 Aralık’ta Kopenhag’da toplandıkları zaman, Türkiye’deki 3 Kasım seçimlerinin nasıl bir sonuç verdiğine bakacaklar. Yeni Meclis’te çoğunluğun ve iktidara gelen partinin ya da partilerin özellikle AB ile ilişkiler, üyelik için şart koşulan kriterleri yaşama geçirme gibi konularda ne kadar istekli ve kararlı olacağını tespit etmeye çalışacaklar.
Avrupalı diplomatların kanısınca, AKP önderliğindeki bir hükümetin - AB yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmeye angaje olması halinde - işbaşına geçmesi, bir pürüz sayılmayacak. Ancak bu takdirde AB pratikte neler olacağını görmek için bir süre daha beklemek isteyebilir.
2) Kıbrıs. Ankara’nın açısından, Türkiye - AB ilişkileri ile Kıbrıs sorunu arasında bir ilinti olamaz. Ama gerçekte böyle bir ilinti kuruldu bile. AB Türkiye’nin Kıbrıs sorununun çözümüne yardımcı olmasını talep ediyor. Ayrıca mesele halledilsin veya edilmesin, Kıbrıs’ın (yani Güney kesiminin) üyeliğinin kesinleşmesini istiyor.
Bu bakımdan Kopenhag zirvesine kadar Kıbrıs görüşmelerinin alacağı seyir ve Ankara’nın tavrı liderlerin Türkiye ile ilgili kararını da etkileyecek.
3) Türkiye’nin stratejik önemi. Bu şimdiki konjonktür içinde (hele Irak krizi nedeni ile de) "artan bir önem" olarak görünüyor. AB, Türkiye’yi uzaklaştırmak - ve hele kaybetmek - istemez. Ancak Türkiye’nin stratejik konumu da AB içinde farklı görüşlere yol açıyor: Kimileri, sınırları kritik Ortadoğu - Körfez - Kafkasya bölgesine kadar uzanan bir Türkiye’nin AB’ye katılmasını tehlikeli sayıyor; kimileri de, bunun AB’nin dünya politikasında oynamak istediği rol açısından bir kazanç olacağını düşünüyor.
Nihayet gene bu bağlamda, Türkiye’nin AGSP karşısındaki pozisyonu da, Kopenhag zirvesinde kararı etkileyecek faktörlerden biri olarak görülüyor. Türkiye’nin darıltılması, AB’nin bir Avrupa ordusu kurma planlarını altüst edebilir...
***
BAŞTAKİ soruya dönersek, Kopenhag’dan "müzakere takvimi"nin çıkıp çıkmayacağı, bu belli başlı siyasal etkenlere bağlı. Ama tabii bunun da ötesinde, Türkiye’nin önümüzdeki iki ay içinde AB liderlerini böyle bir karar almaya zorlamak için yılmadan ve küsmeden harcayacağı çabalara da bağlı...