Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Irak parlamentosunun bu kararı ilgili bazı başkentler gibi Ankara için de sürpriz olmadı. Zira aylardır Türk diplomasisi, bu referandumun yapılmaması için ABD başta olmak üzere komşu ülkeler, Irak'taki çeşitli gruplar ve uluslararası kurumlar nezdinde girişimlerde bulunuyordu.Irak'ta resmi ağızlar erteleme kararını "teknik nedenler"e bağlıyorlar. Gerçekten bu referandum için önce bazı şartların oluşması (örneğin "normalizasyon" önlemlerinin hayata geçirilmesi, bu arada nüfus sayımının tamamlanması) gerekiyordu. Bunlar -Kürt liderliğinin tüm çabalarına rağmen- gerçekleşmedi.Ama bu erteleme kararının esas nedeni, "teknik"ten çok, "politik"tir. Açıkçası, erteleme kararı, Türkiye dahil, ilgili birçok ülkenin ve de Irak'taki çeşitli unsurların baskılarının bir sonucudur.Böylece, en azından bu aşamada, Kerkük'te bir çatışma tehlikesi ve diğer ülkeleri de içine sürükleyebilecek bir kriz atlatılmış oldu... Beklenen oldu: Kerkük'te bu yılın sonuna kadar düzenlenmesi söz konusu olan referandum 2008'e ertelendi. Erteleme kararı, aslında geçici Irak anayasasının Kerkük'teki referandumla ilgili 140. maddesinin geçerliliği konusunu gündeme getiriyor. Bu referandum öngörülen tarihte yapılamadığına göre, bunun ertelenmesi hukuki açıdan ne anlam taşıyor? Bu, herhalde önümüzdeki aylarda çok tartışılacak...Kürt liderlerinin ve özellikle Mesud Barzani'nin referandumun gelecek yıl içinde muhakkak yapılması için yoğun çaba harcayacağı kuşkusuz. Karşıt görüşteki güçler de, halkoylamasının mevcut koşullarla yapılmasını önlemeye çalışacaklar.Bu konudaki Türk resmi görüşü, Kerkük için referandumdan önce, Irak'taki çeşitli etnik ve dinsel unsurların üzerinde mutabık kalacağı bir statünün hazırlanması yönündedir. Başbakan'ın dış politika başdanışmanı Prof. Ahmet Davutoğlu'nun deyişiyle, Kerkük'ü Irak meselesinin bütününden ayırmak mümkün değildir ve dolayısıyla tarafların kentin çok kültürlü niteliklerine uygun bir model üzerinde uzlaşması gerekmektedir. Bu model, ayrımcı değil, aksine, bütünleştirici olmalıdır.Gerçekten Kerkük, yüzyıllardan beri çeşitli etnik, dinsel ve kültürel grupların bir arada barış ve huzur içinde yaşadığı bir kenttir. Bu bakımdan Kerkük, Balkanlardaki Saraybosna'ya benzetilir. Ne yazık ki, Yugoslavya'nın dağılması sürecinde, Saraybosna'da Sırpların hâkimiyet çabaları farklı etnik ve dinsel gruplar arasındaki uyuma son vermiş ve kanlı çatışmalara yol açmıştı.Kerkük için bu acı deneyimden yararlanmak gerek. Aksine, belki de, Kerkük için bulunacak 'çözüm' Irak'ın bütünü için de bir "model" oluşturacaktır. Nasıl bir çözüm? Irak'taki son siyasi gelişmeler, ne yazık ki, çeşitli unsurlar arasında bir uzlaşma işareti vermiyor.Maliki hükümeti otoritesini tam olarak kuramıyor. Şiiler, Sünniler sadece birbirleriyle çatışmıyor, aynı zamanda kendi içlerinde de giderek bölünüyorlar. Terörün tırmandığı ortamda her kesim ve grup, kendi oyununu oynamaya ve üstünlük sağlamaya çalışıyor.Bu, Irak'ın bölünmesine yol açar mı? Irak'ı yakından izleyen Türk yetkililer bu noktaya gelinmeyeceği kanısındalar. Bu bir temenniden çok, ciddi analizlere dayanan bir değerlendirme...Dünkü "Washington Post"ta tanınmış yazar David Ignatius'un ABD yetkililerinin de Irak'ta "yumuşak (soft) bölünme"nin olmayacağına inandıklarını, ama buna karşılık "esnek bir konfederasyon"un kurulabileceğini yazıyor. Ne var ki "bugünkü" kaos ortamında bu da "yarının" projesi olarak görünüyor... skohen@milliyet.com.tr "Yumuşak" bölünme mi?