KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Washington'da ve BM'de yaptığı temaslar, ne ölçüde başarılı oldu?
Bunu değerlendirmek için önce, bu gezinin amacının ne olduğunu anımsamak gerek. Denktaş, Kıbrıs'la ilgili yeni bir görüşme sürecinin başlatılması için girişimlerin yoğunlaştığı bir sırada, ABD ve BM yetkililerine pozisyonunu açık - seçik olarak anlatmak istemiştir.
Kıbrıs Türk liderinin bir hafta boyunca sürdürdüğü temasların, bu açıdan iyi geçtiği söylenebilir. Yani Denktaş istediği mesajları vermek olanağını bulmuştur.Bu konuşmaların Kıbrıs'la ilgili çevrelerde iz bıraktığı, hatta bazı yeni değerlendirmeler yapma ihtiyacını da hissettirdiği seziliyor. Bu kadarı dahi, Türk tarafı için bir kazanç sayılabilir.
* * *
ASLINDA Denktaş gerek önerilen konferans, gerekse sorunun özü hakkında, bilinen görüşlerini tekrarladı. Muhatapları, bu konularda Türk tarafının ne kadar ısrarlı veya esnek davranacağını anlamaya çalıştılar.
Bu konuşmalar sırasında ABD ve BM yetkililerinin de, kendi görüşlerini ne ölçüde koruyacakları veya yumuşatabilecekleri de ortaya çıktı. Sanıyoruz, Washington'daki temasların en ilginç yanı, sorunun özü üzerinde ABD'nin yeni bir yaklaşımının işaretini vermiş olmasıdır. Başkan Clinton'ın özel temsilcisi Alfred Moses'in "üç egemenlik"ten söz etmesi, önemli bir gelişme. Bu, göreve yeni başlayan özel temsilcinin ortaya attığı fikirlerden biri. Henüz Washington'un bir planı veya resmi tutumu değil. Ama bu dahi, Amerikalıların bu sözcüğü kullanmadan konfederasyona yakın bir sistemi benimsemeye başladıkları şeklinde yorumlanabilir. Sözü edilen üç egemenlik geçen yıl KKTC'nin öne sürdüğü konfederasyonla ilgili öneriye de oldukça yakın.
Bu, ABD'nin - ve ardından diğer güçlerin - böyle bir çözüm şeklinin masaya gelmesini kabul edebilecekleri anlamına gelir mi?
Olabilir. Müzakerelerde bu tartışılabilir. Ama önemli olan, müzakere sürecinin başlamasıdır. Bu konuda Denktaş'ın tutumu ile ABD'nin ve BM'nin görüşleri arasında derin bir uçurum var. Bu son görüşmelerde giderilemedi.* * *
DENKTAŞ, "koşulsuz konferans" için BM'den gelecek bir daveti reddedeceğini açıkladı. Gerek Kofi Annan'a, gerekse Amerikalı diplomatlara, "önce iki devlet gerçeğini tanırsınız, sonra eşit şartlar içinde masaya otururuz" dedi.
BM'nin ve ABD'nin böyle bir şartla görüşmeleri başlatması imkansız. Daha önce verdikleri karara olan angajmanları, buna başlıca engel. Kaldı ki Klerides'in buna yanaşmaması da söz konusu değil.
Ama bu konuda da diplomasi, belki bir çıkar yol bulabilir. "İki ayrı devletin önceden tanınması" yerine başka ifadelerle, tarafların kabul edebileceği bir formül bulunabilir. Veya Kofi Annan, Denktaş - Klerides buluşması yerine, "mekik diplomasisi" yolu ile bir "başlangıç" önerebilir.
Kıbrıs gibi karmaşık bir soruna çözüm bulmak çok zor. Hatta bir görüşme süreci başlatmak dahi çok çetin bir iş. Öyle olmasaydı, çözümsüzlük bu kadar uzun sürer miydi?
Ama bu, çözümsüzlüğün ilanihaye devam edeceği ve şimdiki çabaların - yeni konjonktürde - sonuç vermeyeceği anlamına gelmez...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr