Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ve 5 aylık bir kuşatmadan, 33 günlük bir tutsaklıktan sonra Yaser Arafat özgürlüğüne kavuştu ve dün Ramallah'ta halkın sevgi gösterileri arasında dolaştı, duygusal konuşmalar yaptı, zaferini eli ile sürekli V işareti yaparak sergiledi...
Böylece 73 yaşındaki Filistin lideri, bir badireyi daha atlatmış ve dizginleri tekrar ele almış oldu. Tıpkı daha önce de olduğu gibi, içte ve dışta daha da güçlenerek...
Batı'da Arafat için boşuna beladan hep kurtulabilen adam ("survivor") dememişler!..
* * *
İSRAİL Başbakanı Ariel Şaron Filistin militanlarının sivillere karşı peş peşe giriştiği kanlı intihar saldırılarına karşılık olarak tanklarını Batı Şeria'ya sevk ettiği ve Ramallah'ta Arafat'ın karargahını kuşattığı zaman, amacının Filistin liderini tamamen saf dışı etmek, Filistin yönetimini de çökertmek olduğunu açıkça söylemişti.
Ne var ki, Arafat'ın "tecrit" edilmesi, kendisini ne halkından, ne dünyadan kopardı. Aksine dünya TV ekranlarına da yansıyan görüntülerle, Arafat eskisinden daha fazla sempati ve destek kazandı.
İçeride
Filistin toplumunun çeşitli kesimleri onun etrafında kenetlendi. Ondan hoşlanmayanlar dahi ona arka çıktı... Dışarıda ise ABD dahil, uluslararası camia onunla, Filistinlilerin meşru lideri olarak, temaslarını sürdürdü.
Yani Arafat, Ramallah'taki karargahının bodrumunda "fiziki" bakımdan tutsak kaldı, ama siyasal ve diplomatik bakımdan "izole" olmadı...
Nihayet Suudi Arabistan'ın da önayak olduğu bir ABD girişimi sonunda "Reis" mahpus kaldığı karargahtaki odasından bir "kahraman" olarak çıktı...
* * *
İSRAİL'in Batı Şeria'daki harekatının bir aylık bilançosunda iki tarafın da kazanç hanesinde gösterdiği noktalar var.
İsrail'de resmi ağızlara göre, operasyonlarda "terörizmin altyapısı" imha edildi, eylemlere karışan veya hazırlanan pek çok militan yakalandı. Bu şekilde İsrail "askeri gücünü her an kullanabileceğini" ve Filistin topraklarını kontrol altında tutabileceğini gösterdi. Şaron hükümeti, dış tepkilere rağmen, "kendi stratejisini uygulamakta tereddüt etmeyeceği" mesajını da verdi...
Filistinlilere göre ise, İsrail'in giriştiği "devlet terörizmi" büyük can ve mal kaybına yol açtı; ama bu, "işgale karşı direniş gücü"nü artırdı. İsrail ordusunun saldırıları bütün dünyanın Şaron'a karşı tavır almasına ve böylece İsrail'in yoğun baskılar altına girmesine yol açtı... Ve nihayet Arafat'ın özgürlüğüne kavuşması da, Filistinlilerin kozuna yeni bir güç ve ivme kazandırdı...
* * *
İKİ tarafın da son olayların muhasebesini yaparken kazançlarının yanında ciddi kayıplarını da kaydetmesi gerekiyor. Tabii başta insanca kayıplar. Maddi zararlar... Ve en önemlisi, olayların neden olduğu "artı" kin, nefret, düşmanlık, öç alma hırsı, güvensizlik...
Bunları aşıp tekrar barış yoluna dönmek, şimdi eskisinden daha zor...
Ancak, geçen günkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, Arafat şu anda "kilit adam" durumunda. İçte ve dışta desteği ve etkinliği artan "Reis", elindeki anahtarı iki şekilde kullanabilir: Ya acı çeken halkının baskısı ve intikam duygularının etkisi ile hareket eder; ya da güçlenen otoritesini de kullanarak uzlaşma yolunu tercih eder.
Kuşkusuz bu zor bir seçim. Bunda Şaron'un alacağı tavır, esas belirleyici faktör olacak. Ne var ki, iki liderin (dünkü demeçlerinde de görüldüğü gibi) birbirine hala düşman olarak bakması, doğrusu en azından yakın gelecek için pek umut vermiyor...