Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şimdi Merkel'in şansölye olması kesinleşti, ama çok farklı şartlarla... Bir kere CDU lideri hükümetin başına Türkiye'nin üyeliğini destekleyen Gerhard Schröder'in Sosyal Demokratları ile ortaklaşa geçiyor. Ayrıca Lüksemburg'da 3 Ekim'de kabul edilen müzakere çerçeve belgesi, Merkel'in (ve de tabii Avusturya'nın) istediği gibi "imtiyazlı ortaklık"tan kesinlikle söz etmiyor.Dolayısı ile şimdi Merkel'in şansölye olmasından korkmaya pek gerek yok...* * *Almanya'daki "Türkiye Araştırmalar Merkezi" Direktörü Prof. Faruk Şen'in dünkü görüşmemizde belirttiği gibi, Merkel'den Türkiye-AB müzakerelerinde rahatsızlık yaratacak hareketler veya engellemeler beklememek lazım.Bunun çeşitli nedenleri var: Müzakereler Lüksemburg'da verilen mutabakat zemininde sürdürülecek. Bunun yönünü değiştirmek söz konusu olamaz.Koalisyon ortağı SPD, Türkiye'nin AB üyeliğinden yana. Bu tür hükümet ortaklığında, koalisyonun başında bulunan kişi daha esnek davranmak zorunda. Üstelik yeni hükümette Dışişleri Bakanlığı da SPD'ye veriliyor.Nihayet yeni şansölyenin ve hükümetin önceliği, iç sorunlar -özellikle ekonomik ve sosyal reformlar- olacak. Merkel'in Türkiye için "imtiyazlı ortaklık" gibi konuları gündeme getirmesi (hele bu aşamada) düşünülemez. Kaldı ki, Merkel de, Prof. Şen'in dediği gibi, seçimlerde Türkiye kartını oynamanın kendisine fazla bir şey kazandırmadığını da görmüş oldu. "Der Spiegel"in yeni araştırması da, Alman kamuoyunun Türkiye'nin AB üyeliğine karşıtlığının giderek azalmakta olduğunu gösteriyor. Altı ay önce bu üyeliğe karşı olanların oranı yüzde 54 iken, şimdi bu sayı yüzde 46'ya düşmüş. Türkiye'nin üyeliğine destek verenlerin oranı da şimdi yüzde 50'yi buluyor.Hasılı değişen koşullar karşısında, Türkiye-AB ilişkileri konusunda herhalde daha farklı -daha pragmatik- bir Angela Merkel göreceğiz.* * *Yeni kurulacak koalisyon, 18 Eylül seçimlerinde ortaya çıkan bir özelliği yansıtıyor: O da Alman toplumunun, ekonomik ve sosyal sorunlar karşısındaki bölünmüş halidir.Seçimlerin sonuçları bunu açıkça gösteriyor: İki ana partiden hiçbiri çoğunluğu alamadı. CDU'nun oy toplamı, SPD'ninkinden ancak yüzde 1 fazla. Bundestag'da CDU'nun SPD'den sadece 4 fazla sandalyesi var. Yeni koalisyonda, SPD'nin 8, CDU'nun 6 bakanı bulunacak. Başbakanlık ve Meclis başkanlığı ile yönetim "yarı yarıya" paylaşılmış olacak...Böyle bir "Büyük Koalisyon"un başarı şansı nedir?Daha önce, 1960'larda yaşanan ilk Büyük Koalisyon deneyimi, oldukça başarılı olmuştu. Bu kez, ilk defa bir kadın şansölyenin yöneteceği Büyük Koalisyon'un ne ölçüde Almanya'nın sorunlarını çözebileceği, hararetli bir tartışma konusudur. Berlin'deki gözlemciler, ortaklığın olsa olsa 2 yıl sürebileceğini söylüyorlar. CDU ile SPD bu işi yürütebilmek için, bir "orta yol" bulmak zorunda. Bunun sorunların çözümü açısından ne kadar "çıkar yol" olacağı ise ancak zamanla görülecek... skohen@milliyet.com.tr Eğer Almanya'daki seçimleri Angela Merkel'in Hıristiyan Demokrat Partisi (CDU) tek başına iktidar olabilecek şekilde kazansaydı ve bu olay Lüksemburg toplantısı öncesi gerçekleşseydi, herhalde AB'nin Türkiye ile müzakereleri başlatmaya karar vermesi daha da zorlaşacak ve belki de imkânsızlaşacaktı...