Öteden beri Türk siyasi çevrelerinde -sadece AB ile ilgili değil, diğer meselelerde de- "olmazsa olmaz"lardan söz edilir. Bunların ne ölçüde resmi politikanın gerçek "kırmızı çizgileri" olduğu belli değil. Bir kısmı hükümetin politikası olarak sunulur; ama sonradan bunun müzakere veya pazarlık pozisyonu olduğu ortaya çıkar. "Kırmızı çizgi"nin rengi açılınca, bu bir geri adım veya taviz olarak görülür. Bazı "kırmızı çizgi"lerin kriterlerinin ne olduğu açık olmadığı için, bunların üzerinde ne kadar ısrar edileceğini tahmin etmek de zor olur...* * *Şimdi AB ile müzakereler öncesi tartışmalarda, "kırmızı çizgiler"in kapsamı pek net değil.Açıkçası, Türkiye AB'nin çeşitli belgelerinde yer alacağı bildirilen şartların hangilerini bu kapsamın içinde sayıyor? Gerçi, henüz müzakere çerçeve belgesi -ve de dönem başkanının 3 Ekim'deki açılış konuşması- son şeklini almış değil. Bu iş Brüksel'de AB temsilcilerinin yarın yapacağı toplantıda ele alınacak. Mutabakat sağlanmazsa, son rötuşların 3 Ekim sabahına kadar sürmesi mümkün.Bu bakımdan Türk yetkililer de hangi hususların "kırmızı çizgi" kapsamına girebileceği üzerinde spekülatif beyanlarda bulunmaktan çekiniyorlar. * * *Bu aşamada hükümetin en azından bir hususu kesin "kırmızı çizgiler"in içinde saydığı anlaşılıyor: O da, "imtiyazlı ortaklık" konusu. Eğer belgede böyle bir ifade yer alacaksa, -bu "tam üyelik" hedefinden sapma anlamına geleceği için- Türkiye'nin 3 Ekim'de masaya oturmayacağı açık. Bunu dönem başkanı İngiltere başta olmak üzere bütün üyeler biliyor. Avusturya hariç.Avusturya'nın hâlâ "imtiyazlı ortaklık" üzerinde ısrar etmesinin kendine göre sebepleri var. Avusturya'da halkın yüzde 80'i Türkiye'nin AB üyeliğine karşı. Tüm partiler (iktidardakiler dahil) aynı duygular içerisinde. Ayrıca, Avusturya tarihi ve stratejik nedenlerle "himayesi altında" saydığı Hırvatistan'ın AB ile askıya alınan müzakere sürecinin bir an önce başlamasını istiyor. Bunu "koparmak" için de, Türkiye'ye karşı "kartını" son dakikaya kadar oynamayı deniyor. Ama sonunda herhalde Hırvatistan lehindeki bir karar karşılığında, Türkiye'ye karşı koymaktan vazgeçecek.* * *Gerek müzakere çerçeve belgesinde, gerekse açılış konuşmasında, Türkiye'yi rahatsız eden başka noktalar var tabii. Bunların bir kısmı, daha önceki dokümanlarda da vardı. Bir kısmı biraz daha ağırlaştırıldı. Ayrıca bazı yeni şartlar eklendi: Diplomatik dille ifade edilen hususlar arasında şimdi örneğin Türkiye'nin uluslararası kuruluşlarda Kıbrıs'a karşı veto kullanmaması, limanlarını açması gibi hususlar var...Türkiye bu ifadelerin değiştirilmesi için, şu sırada bir diplomatik savaş veriyor. Buna rağmen bu ifadeler bir şekilde metinlerde yer alırsa, ne olacak? Bunlar "kırmızı çizgiler" kapsamında mı? Yani bu yüzden Türkiye 3 Ekim'de masaya oturmaktan vazgeçer mi? Yoksa bu hususları müzakere sürecinde tartışmayı mı yeğler?Galiba Türkiye'nin AB ile ilgili stratejik hedefleri çerçevesinde "kırmızı çizgiler"in yeri, ancak "karar günü" belli olacak... skohen@milliyet.com.tr AB'nin 3 Ekim'de müzakere sürecinin başlamasına ilişkin koşulları üzerinde Türkiye'nin "kırmızı çizgileri" nedir? Veya daha doğrusu, Ankara'nın kesinleşmiş, net "kırmızı çizgiler"i var mı?