İlk bakışta KKTC'de CTP-DP koalisyonunun bozulması ve Başbakan Ferdi Sabit Soyer'in dün Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'a istifasını sunması da normal sayılabilir.Ancak KKTC'deki olayın özelliği, hükümet ortaklığının alışılagelen kurallara ve etik anlayışa pek uymayan şartlarda bozulmuş olmasıdır.Diğer bir deyişle, 17 aylık Soyer hükümetinin son bulma şekli "şık" olmamıştır.Aslında, hükümetin CTP kanadı, Serdar Denktaş liderliğindeki ortağı DP'yi "dışlamak" için bir süredir fırsat kolluyordu. CTP'nin özellikle muhalefetteki UBP'den "adam ayartmaya" çalıştığı, bazı milletvekilleriyle gizlice temasa geçtiği söyleniyordu. Nihayet geçen cuma akşamı, 3'ü UBP'den, biri de DP'den toplam 4 milletvekilinin partilerinden istifa etmelerinin ardından, Başbakan Soyer de CTP'nin hükümetten çekilme kararını ilan etti. Lefkoşa'da bu açıklama yapılırken, Serdar Denktaş katıldığı bir konferans nedeniyle Varşova'da bulunuyordu!.. DEMOKRASİLERDE koalisyon hükümetlerinin, ortaklar arasında anlaşmazlıkların çıkması nedeniyle çözülmesi, sıkça rastlanan bir olaydır. Olayın siyasi adapla bağdaşmayan cereyan tarzı bir yana, bu koalisyonun son zamanlarda pek sağlam durmadığı bir gerçek. Özellikle Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Serdar Denktaş'ın takındığı tavır, CTP kanadının ve özellikle Soyer'in görüşlerine ters düşüyordu. BM'den de, AB'den de umudunu kesen genç Denktaş KKTC'nin artık boşuna beklememesi ve "B Planı"nı uygulaması gerektiğini savunuyordu.Soyer, CTP tabanından gelen seslere de kulak kabartarak, DP'siz bir hükümet -ve "Denktaş"sız yeni bir dönem"- fikrine meyletmeye başladı. Bu arada kulislerde çeşitli söylentiler dolaştı: CTP bir yandan UBP ve DP'deki bazı politikacılarla, diğer yandan Ankara'da bazı AKP çevreleriyle temas halinde idi... Amaç, "DP'den kurtulup" AB ile uzlaşabilecek (veya muhaliflerin deyişiyle, "taviz verecek") yeni bir hükümet kurmaktı...Şimdi gelinen noktada bu söylentiler, UBP ve DP'den ağır suçlamalara dönüşmüş bulunuyor. Özellikle UBP Başkanı Hüseyin Özgürgün, açıkça AKP'yi ve hatta Lefkoşa'daki Türk büyükelçisini suçluyor. Serdar Denktaş, ihtiyatlı bir dil kullanarak eleştirilerini daha çok Soyer'e yöneltiyor... Buna karşılık "baba Denktaş" daha açık ve sert konuşarak, bir "komplo"dan söz ediyor ve doğrudan Ankara'yı hedef alıyor... Komplo mu? Dün Soyer'in istifasını Cumhurbaşkanı Talat'a vermesinden sonra, Lefkoşa'da siyasi hava iyice gerildi. Aslında daha önceden "tezgâhlanmış" olan yeni hükümetin kurulması zor olmayacak. Yani bir "hükümet krizi" söz konusu değil. Ama bir "siyasi kriz" olasılığı var. UBP ve DP, ortak bir strateji belirlemeye çalışıyorlar. Bu strateji çerçevesinde -Özgürgün'ün ifadesiyle- Meclis'i boykottan sokak gösterilerine kadar çeşitli eylemler düşünülüyor...Önümüzdeki haftalar, Kıbrıs -ve Türkiye- açısından kritik bir dönem olacak. Ekim ayından itibaren AB ile ilişkilerin geleceği belirlenecek. Anavatan ile yavruvatanın uyum içinde olmasının yanı sıra, KKTC'de bir krizin çıkmaması çok önemli.Kıbrıs Türkleri arasında temel sorunlar üzerinde görüş ayrılıklarının bulunması doğal. Ama sorumlu siyasi liderlerin görevi, bunları yasal çerçevede demokratik kurumlarda tartışıp halletmektir. İktidardan da, muhalefetten de beklenen budur. skohen@milliyet.com.tr Kriz çıkar mı?