Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Tabii bunların başında ABD Dışişleri Bakanı C. Rice geliyor. Günlerdir beklenen bu ziyarette tartışılan esas konu, ABD'nin Kuzey Irak kriziyle ilgili tutumu...Rice'tan önce Ankara'ya gelen İran Dışişleri Bakanı M. Muttaki'nin görüştüğü konu da Tahran'ın Kuzey Irak bunalımı üzerindeki bir inisiyatifiyle ilgili.Konferans için İstanbul'a geçmeden önce Ankara'yı ziyaret eden BM Genel Sekreteri Ki-Moon ile de görüşülen başlıca sorun da aynı.İşte "Genişletilmiş Irak'a Komşu Ülkeler Konferansı" bugün Kuzey Irak krizinin gölgesinde gerçekleşiyor. Çırağan Sarayı'nda bir araya gelecek olan 17 ülkenin ve 5 uluslararası örgütün dışişleri bakanları veya üst düzey yetkilileri için esas konu, tabii ki, konferansın gündemindeki Irak'ın güvenliği, yeniden yapılanması gibi bu ülkenin geleceğiyle ilgili konular.Ancak önceki günkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, dikkatler Kuzey Irak'taki olası gelişmeler üzerinde odaklandığı için, bu konferansla ilgili çalışmalar arka plana düşmüş oldu... Dün "Genişletilmiş Irak Konferansı'na dahil ülkelerin diplomatları Conrad Oteli'nde sonuç bildirgesi üzerindeki çalışmalarını sessizce sürdürürken, dikkatler bu toplantı vesilesiyle Ankara'ya gelen bazı önemli isimlerin Türk lideriyle yaptığı görüşmeler üzerinde toplandı. Gerçi, Dışişleri Bakanlığı Özel Irak Temsilcisi Oğuz Çelikkol'un belirttiği gibi, bu iki konuyu birbirinden ayırmak ve Irak konferansına gereken önemi vermek gerek. Nitekim konferanstan bazı somut sonuçların çıkması -örneğin BM'nin Irak meselesinde daha aktif bir rol oynaması, konferansın bir "destek mekanizması" ile kurumlaşması- bekleniyor. Bu aşamada konferans sadece sonuç bildirgesinde terörizmle ilgili 3 paragafa yer vermekle yetiniyor. Direkt PKK'dan söz edilmemekle beraber, onun oluşturduğu tehdide değiniliyor ve bundan önceki Şarm el Şeyh bildirgesindeki ifadeler güçlendiriliyor... Bu konferanstan bundan fazlası beklenemezdi zaten...Bu nedenle, bu konu, geniş konferans salonunda değil, kulislerde, küçük toplantı odalarında ve tabii Ankara'daki temaslarda daha ciddi şekilde ele alındı. Fiilen neler yapılabileceği o buluşmalarda konuşuldu... Konferanstan bu kadar! Bütün bu temaslarda ortaya çıkan havayı şöyle özetlemek mümkün: Türkiye'nin PKK terörünün tırmanışından duyduğu öfke ve düş kırıklığına herkes anlayış gösteriyor. Terörün bu boyutlara ulaşmasında Kuzey Irak'taki bölgesel yönetimin ve tabii ABD'nin sorumluluğu da kaydediliyor. Bu arada Türkiye'nin bazı sınırlı operasyonlar yapma hakkına sahip olduğunu kabul edenler de var.Ancak genel eğilim, geniş bir harekâta geçmeden, meseleyi siyasi yoldan çözmek gerektiğidir. Bu istek sadece ABD'den veya Batılılardan değil, Rusya'dan İran'a ve Suriye'ye kadar birçok komşu ülkeden de geliyor.Bunun bir örneği de, İran Dışişleri Bakanı Muttaki'nin, Şam ve Bağdat ziyaretlerinin ardından hemen Ankara'ya gelip çözüme yardımcı olmaya çalışmasıdır.Önceki gece bazı köşe yazarlarıyla sohbet eden İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü M. A. Huseyni'nin deyişiyle, "En doğru yol, bu meselede istişarelerin devamıdır". Huseyni'ye göre, bunun için üçlü (Türkiye-Irak-İran) bir komite kurulabilir ve meselenin bölge dışı müdahalelere gerek kalmadan çözümü sağlanabilir...İran'ın inisiyatifi ne sonuç verir, o ayrı bir konu; ama bu da, yakın komşuların öncelikle siyasal çözüm üzerinde durduklarını gösteriyor... skohen@milliyet.com.tr Hak veriyorlar, ama...