IRAKLI iki Kürt lideri, Mesut Barzani ve Celal Talabani arasında 17 Eylül'de Washington'da varılan mutabakat, günlerden beri Türk siyasi çevrelerinde ve basınında tartışılıyor.
Düne kadar bu 6 sayfalık belge yayınlanmadığı (diğer bir deyişle "gizli" kaldığı) için, çeşitli spekülasyonlara yol açtı. Türkiye'de bunu Iraklı Kürtlerin bir komplosu veya ABD'nin bir oyunu olarak görenler oldu. ABD'de ve Barzani - Talabani cephesinde bu iddialar gerçek dışı ve haksız sayıldı. Kısacası, Washington mutabakatı zihinlerde soru işaretleri, kuşku ve güvensizlik yarattı.
Bu bakımdan bugün Milliyet dahil, Türk basınında bu belgenin yayınlanması, isabetli oluyor. Böylece henüz metni görmeden demeç veren politikacılar veya yorum yapan yazarlar, bundan böyle değerlendirmelerini daha sağlıklı bir şekilde yapabilecekler...
* * *
KUŞKUSUZ mutabakat metninin dikkatle incelenmesi, Türkiye'de duyulan tereddütleri veya şüpheleri tümden ortadan kaldırmaya kafi değil. Esas niyetlerin ve hedeflerin ne olduğu gene sorgulanacaktır. Belgede kullanılan bazı terimler gene de alerji yaratacaktır.
Bu kuşkuların - ve güvensizliğin - dağılması için, iki şey gerekiyor: Birincisi, şüphe duyulan hususların iki Kürt lideri ve ABD tarafından tam bir açıklığa kavuşturulması. İkincisi de, bu kağıtta Türkiye'ye verilen sözlerin fiilen yerine getirilmesi, yani yeni başlayan süreçte yan çizilmemesi...
Barzani ve Talabani'nin önümüzdeki hafta Türk hükümeti ile direkt görüşmelerde bulunmak için Ankara'ya gelmesi, bu açıklığın ve güvencenin sağlanması için iyi bir fırsat olacak. Mutabakat metninin artık açıklanmasından sonra, ABD Yönetiminin de - şimdiye kadar diplomatik yollardan söylediklerini - Washington'da daha net ve resmi bir şekilde beyan etmesi bekleniyor...
* * *
SON günlerde mutabakat üzerindeki olumlu ve olumsuz değerlendirmeleri, şimdi belge metninin ve onunla ilgili olarak Türk ve Amerikan diplomatlarının yaptığı açıklamaların ışığında, gözden geçirmekte yarar vardır.
* Bu zirvenin ABD'nin "kanatları" altında ve Türkiye'nin gıyabında yapılması, Ankara'da tepki yarattı. Türk yetkililer bunu "Ankara sürecine bir darbe olarak gördüler, "Türkiye dışlandı" dediler, hatta ABD'nin "kendi başına bazı işler çevirdiğini" öne sürdüler.
Ankara'daki ABD diplomatları bu zirvenin Barzani ve Talabani'nin isteği ile yapıldığını, Türkiye'nin "zirve öncesinde, sırasında ve sonrasında" bilgilendirildiğini, mutabakat metninin 24 saat sonra Türk Dışişleri'ne iletildiğini, "Ankara süreci"nin sona erdirilmesinin veya Türkiye'nin dışlanmasının asla söz konusu olmadığını, nitekim belirlenen takvime göre, bundan sonraki zirvenin Ankara'da kasım ayında yapılacağını belirtiyorlar...
Kuşkusuz Washington zirvesine Türkiye'nin (ve Ankara sürecine dahil olan İngiltere'nin) katılımı sağlansaydı, böyle bir tartışma olmazdı...
* Öteden beri Türk yetkilileri, Irak Kürtlerinin aslında bağımsızlık perspektifi ile yerel bir yönetim kurmayı istediklerini düşünüyorlar. Bazı yetkililer bu mutabakatı da bu yolda atılmış bir adım olarak görüyorlar.
Amerikan diplomatları, metnin çeşitli bölümlerinde, Irak'ın toprak bütünlüğüne, ulusal birliğine, bugünkü sınırların korunmasına açıkça değinildiğini vurguluyorlar. ABD'nin de Kuzey Irak'ta ayrı bir devletin kurulmasına kesinlikle karşı olduğunu söylüyorlar. Bu tür beyanların bir teminat olarak kabul edilmesini de istiyorlar.
* Ankara'yı en çok rahatsız eden husus, mutabakatın "federasyon"a atıfta bulunmasıdır. Yetkililere göre bu, Kürtlerin yerel özerkliğin de ötesinde, Irak'ta Kuzey bölgesini merkezi sistemden ayıracak yeni bir siyasi yapılanma istediklerini gösteriyor.
ABD yetkilileri ise metinde sadece "federatif temel"den söz edildiğini, bunun yeni bir şey olmadığını, Saddam Hüseyin'in 1974 Anayasası'nda da bu kavramın yer aldığını öne sürüyorlar.
ABD böyle düşünse dahi, Irak Kürt liderlerinin farklı hesaplarının olmadığı ne malum?
* Türkiye, PKK'nın K. Irak'ta üslenmesine karşı her iki Kürt liderinin net bir tavır - ve tedbir - almasını istiyor. Belgede böyle bir söz var. Ama, Türkiye PKK'nin eylemlerine karşı sınır ötesi operasyonlarını sürdürmeye kararlı. Mutabakat sanki PKK'yi kontrol sorumluluğunu sadece yerel Kürt yönetimine veriyor.
Bu da, daha net biçimde açıklığa kavuşturulması gereken bir husus.
Kısacası, bu mutabakat ve yeni süreç Türkiye ile tüm ilgili taraflar arasında daha ciddi bir diyalog gerektiriyor...
Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr