Türkiye’nin Kuzey Irak’taki "askeri varlığı" sır değil. Türkiye’nin bir süreden beri - ihtiyaç gördüğü hallerde - bu bölgeye belirli miktarda asker gönderdiği, gerektiğinde bunların bir kısmını geri çektiği de biliniyor.
ABD’nin olası Irak operasyonu konusu gündeme geldiğinden beri, Türk ordusu bu kez daha geniş kuvvetlerle Kuzey Irak’ta konuşlanmak için hazırlıklarını yapıyor. Hatta savaşın başlaması ile, sayısı 60 - 80 bin civarında tahmin edilen bir kuvvetin Kuzey Irak’a gireceği de söyleniyor.
Böyle bir müdahale için birkaç neden gösteriliyor: (1) Olası göç hareketinin Türk topraklarına kaymasını önlemek, yani mültecileri Kuzey Irak’taki kamplarda barındırmak. (2) Kuzey Irak’taki Türkmenlerin can ve mal güvenliğini korumak, onlara karşı herhangi bir hareketi engellemek. (3) Bölgedeki PKK/KADEK militanlarının eyleme geçmelerinin önüne geçmek. (4) Kürtlerin "arzu edilemeyen sonuçlar" yaratabilecek yeni oldu - bittiler yaratmasına meydan vermemek...
Ankara, Kuzey Irak’a asker göndermek için bu nedenleri, esas argüman olarak kullanıyor.
***
BU argümanların göç ile ilgili olanı "insani yardım" kategorisine girer. Ancak bunun için o kadar büyük güçlere gerek olmadığı da bir gerçek. Aynı şey, Türkmenlerin korunması ve PKK faaliyetinin önlenmesi için de söylenebilir. Ama, Kürtlerin "arzu edilmeyen" filli durumlar yaratmasının önüne geçmek için, böyle büyük bir kuvvete ihtiyaç olabilir.
Bu son husus, resmi çevrelerce, "Türkiye’nin güvenliği" argümanı ile izah ediliyor. Yani, Türkiye eğer Kuzey Irak’taki Kürt milliyetçilerinin, özellikle savaşı fırsat bilerek, silahlanmalarına, örgütlenmelerine ve kendi varlıklarını öne çıkarmalarına göz yumarsa, bunun ileride Türkiye için büyük bir "güvenlik sorunu" yaratacağı belirtiliyor. Eğer zamanında bunun önü kesilmezse, ileride yeni oldu - bittileri engellemek veya ortadan kaldırmak çok daha zorlaşabilir deniyor ve bu da, Türkiye’nin "öz - savunma hakkı" sayılıyor...
***
TÜRKİYE’nin olası bir Kuzey Irak müdahalesi için, belirli normlara uygun, inandırıcı argümanlar ortaya koyması gerekiyor. Yukarıda belirttiğimiz gerekçeler, Türkiye’de bazı uzmanlarca da pek geçerli sayılmıyor.
Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi profesörü Baskın Oran’a göre, bu argümanlarda meşruiyet zemini yoktur. Türkiye Kıbrıs’a müdahale ederken, garanti antlaşmasını ve Türklerin uğradığı saldırıları esas neden olarak göstermişti. Irak’a müdahale için böyle bir referans yok. "Arzu edilmeyen" bir sonucu önlemek veya onun önünü kesmek ("pre - emptive" veya "preventive" bir hareket) amacı ile komşu bir ülkeye asker göndermekle, Bush’un tek yanlı eyleme dayalı stratejik doktrinine benzer bir anlayış sergilenmiş olur. Oysa Bush’un bu doktrini ve davranışı çok eleştiriliyor...
Prof. Oran, Türkiye’nin Kuzey Irak’a askeri müdahalesinin "işgalci" hatta "emperyalist" bir hareket olarak görülmesi tehlikesinin bulunduğunu düşünüyor ve hele bölgede bir Türk - Irak çatışmasına yol açmasının vahim sonuçlar yaratabileceğini söylüyor. Onun görüşünce, Türkiye’nin yapması gereken şey, tamamile bu savaşın dışında kalmak ve bu arada Kuzey Irak’ın geleceği konusunda Kürtlerin Irak’ın toprak bütünlüğü içinde federasyonun ötesine gitmemesini sağlayacak stratejiler geliştirmektir...
***
KUZEY Irak’taki Kürtlerin olası bir savaşta alacakları rol karşılığında bazı yeni kazanımlar elde etmek isteyecekleri açık.
Bunun Irak’ın toprak bütünlüğünü sarsmayacak bir federe sistemin ötesine geçmemesi için, Türkiye’nin özellikle ABD ile işbirliği içinde çaba harcaması gerekiyor. Dolayısı ile Ankara Kuzey Irak’ta askeri varlık göstermenin dışında, "arzu edilmeyen" sonuçların önlenmesi ve Irak’ın yeniden yapılanması konusunda, iç ve dış dinamikleri dikkate alan daha uzun vadeli yeni stratejiler üzerinde çalışmalıdır...