Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD’yi derinden vuran mali krizin artçı sarsıntılarının, ülkelerin durumuna göre, bütün dünyayı az veya çok, etkileyeceği çok açık.
Krizin daha şimdiden Atlantiğin Avrupa yakasından Asya’nın Pasifik sahillerine kadar uzanan geniş coğrafyada, birçok ülkeyi etkisi altına almaya başladığı görülüyor.
Wall Street’ten çıkan bu mali “tsunami”nin -kontrol edilememesi halinde- küresel bir afete dönüşmesi de kaçınılmaz görünüyor. Tabii beraberinde ekonomik olduğu kadar, sosyal ve siyasal sarsıntıları da getirerek...
Bu köşede iki gündür ABD’deki mali krizin siyasal sonuçlarını inceliyoruz. Özetle, bu kriz yüzünden ABD’nin kendi derdine düşmesi, içine kapanması, dışta “dominan” tavrını değiştirmesi, tek yanlı çıkışlardan -ve askeri serüvenlerden- çekinmesi olasılığı artıyor. Ancak bu krizle “Amerikan Çağı”nın sona ermekte olduğu ve “çok kutuplu bir dünya”ya doğru gidildiği sonucunu çıkarmak için zaman henüz erken.
Bu kriz, son zamanlarda zaten yeni bir güç -ve belki de ikinci bir kutup- olarak ortaya çıkmaya çalışan Rusya’ya ve hatta Çin’e, bir “yükseliş” sergilemesi fırsatını veriyor. Tabii bunun olup olmayacağı da, küresel boyutlar almaya başlayan krizin Rusya’ya (ve diğer ülkelere) bu imkânı bırakıp bırakmayacağına bağlı...

Eski tercih
Bütün bunlar Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Türk ekonomisinin bu olaydan hiç etkilenmeyeceği söylenemez tabii. Olası sonuçların değerlendirmesini konunun uzmanı ekonomistlere bırakıyoruz. Biz burada işin siyasal yönüne değinelim.
Türk dış politikasında ABD ile sıkı bağlar, öncelikli bir tercih olmuştur. Temelde bu tercihin günümüzde değişmesi için bir neden görünmüyor. ABD’nin şu sırada bir mali kriz geçirmesi, hatta bunun sonucunda içe dönük dış angajmanlarını gevşetmesi, -Türkiye’ye olan ihtiyacının devam ettiği de dikkate alınırsa- Ankara’ya verdiği önemi ve ilgiyi azaltmasına yol açacak değil.
Krizin Washington’un çeşitli dünya sorunlarına gösterdiği aktif ilgiyi ne kadar etkileyeceği zamanla anlaşılacak. Bu arada tabii ABD’deki seçimlerin sonucu da bundan sonraki politikaların çizgisini belirleyecek. Son krizin Barack Obama’nın başkan seçilme şansını artırdığı görülüyor. Demokrat adayın kazanması halinde, farklı yaklaşımlar göstermesi çok muhtemel.
Ancak temelde ABD’nin -ister mali kriz yüzünden olsun, isterse iktidar değişikliği sonucunda olsun- “dünyadan elini kolunu çekmesi” söz konusu olamaz. Amerika gene dünyanın en etkin “Süper Devleti” olmaya devam edecektir. Türkiye’nin de onunla çeşitli alanlarda sıkı işbirliğini sürdürmesi ihtiyacı aynen hissedilecektir.
Ancak, bu, Türkiye’nin kendi çıkarları doğrultusunda, daha özgün bir politika izlemesine engel değildir. Nitekim son zamanlarda Türk diplomasisi, -ABD’ye rağmen veya ABD’nin tutumuna karşı- pozisyonlar almıştır. Yeni şartlar, Ankara’nın bu konudaki “manevra alanı”nı genişletebilir.

Yeni fırsatlar
Aynı şekilde Türk diplomasisi son zamanlarda -örneğin Kafkasya krizinde- Rusya ile de ilişkilerini dikkate alarak, daha dengeli ve tarafsız bir politika izlemiştir.
Rusya’nın yeni konjonktürde, dünya sahnesine tekrar yeni bir güç odağı olarak çıktığı bir ortamda, Ankara bu denge ayarını tutturmaya herhalde özen gösterecektir.
Kısacası, şimdiki mali krizin dünya siyasetindeki dengelerde yol açabileceği değişiklikler, Türk diplomasisi için bazı yeni sıkıntıların yanı sıra, yararlanılması gereken avantajlar ve fırsatlar da yaratacaktır.