Gün boyunca konuştuğumuz "sokaktaki adam"dan yöneticilere kadar hemen hemen herkesin dile getirdiği başlıca dert ve dilek bu...Nasıl olmasın ki? Tarihi kentin 70.000 nüfusunun önemli kesiminin geçimi - ve yaşamı - Habura bağlı. Hemen yanı başındaki 120.000 nüfuslu Kızıltepenin durumu da aynı...Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Şahinin deyişi ile, Habur bütün bu bölgenin şahdamarı veya nefes borusu. Bu da halen normal çalışmayınca, halk büyük sıkıntı çekiyor. Sadece 14 bin şoför ve nakliyecisi değil; sanayicisi, tüccarı, esnafı - hatta hamalı - ile, Mardinlilerin büyük kısmı...Mehmet Şahine göre, il içindeki Organize Sanayi Bölgesinde "tek bacanın tütmemesi"nin nedeni de bu. (Bölgedeki 140 fabrikadan ancak 10u faaliyette. Yanındaki Serbest Ticaret Bölgesi de atıl durumda)... Milliyet TIRının halka açıldığı Mardinin Cumhuriyet Meydanında şöyle dövizler ve sloganlarla karşılandık: "Iraka uygulanan ambargo kaldırılsın...", "Habur canlılığa kavuşturulsun..." Kriz üstüne kriz "Bizi esas vuran Habur krizidir; Derviş krizi değil" diyor Mehmet Şahin. "Son ekonomik kriz, mevcut olan krizin üstüne tuz biber ekti"...Milliyet TIRında görüştüğümüz vatandaşlar da bunu doğruluyor. Bir kısmı, bu yüzden işsiz dolaştığını ve yarınından korktuğunu söylüyor...Yetkililer ve sanayicilerle söyleşirken, Habur kapısının Irakla ancak BMnin yaptırımları çerçevesinde sınırlı ticaret yapılabileceğini hatırlatıyor ve Ankaranın kendi başına buna meydan okumasının mümkün olmadığını belirtiyor.İşadamı, Şehmuz Duyan "Başkaları pekala Irakla ticaret yapıyor. Ürdün, Fransa, Almanya... Bizim hükümet de öyle yapsın" diyor...Ancak mesele ilk bakışta göründüğü kadar basit değil. Bırakalım olayın siyasal yönünü, Türkiye mevcut yaptırım sistemi içinde, daha iyisini yapamaz mı?Yapabilir. Ve bunu da, gene Mardinde konuyu iyi bilenler söylüyor. Son ekonomik kriz kuşkusuz tüm ülke gibi, bu bölgeyi de etkiledi. Yüksek işsizlik oranında bunun payı büyük. Ama yıllarca süren terörün ve olağanüstü durumun yol açtığı sıkıntıların yanı sıra, Mardin ilindeki insanların yaşamını sarsan başlıca faktör, "Habur sorunu"dur; yani Irakla eskisi gibi sınır ticaretinin yapılamamasıdır. Engel nasıl aşılır? Mardinlilerin Irakla normal ticaret yapılamamasından gördüğü büyük zararı burada hissetmek mümkün. Ancak Serbest Bölge Müdürü Yusuf Yıldız, bu zorlukları aşmak için iki şey yapmak gerektiği kanısında: Birincisi, yaptırımlar konusunda ABDnin her söylediğini harfiyen yapmak zorunluğunu hissetmemek, yani manevra kabiliyetini kullanmak. İkincisi ise, Türk işadamlarının da, en azından Almanlar, Fransızlar gibi "ortaya konan pastadan büyük bir dilim almasını bilmek"... Irak yılda 20 milyar dolar ithalat yapıyor. Bunda Türkiyenin daha büyük payı olabilir, yeter ki, Yusuf Yılmazın deyişi ile, "Organize olalım, sabırla çalışalım, pazarlamayı iyi yapalım, ihracat kültürümüzü geliştirelim"...Bu Irakla olduğu gibi Suriye ile ticaret için de geçerlidir.Suriye ile ticaret için hiçbir olumsuz "dış etken" yok. Hele Mardin için, Nusaybin kapısı, ekonomik işbirliğinde (şimdilik Habur kadar olmasa da) yeni ufuklar açabilecek nitelikte. Yusuf Yıldızın deyişi ile, daha atılgan ve girişimci bir ruha ihtiyaç var... skohen@milliyet.com.tr Bir kere, Haburun "sınırlı" olarak da olsa kullanımını daha verimli hale getirmek mümkün. Burada pek çok kişiden bürokratik engellerden, hatta rüşvetten şikayetler duyduk. TPAOnun bir kolu olarak kurulan TİPIC adlı şirketin Iraktan alınan mazotun dağıtımında sebep olduğu ciddi aksaklıklar, bunun ülke ekonomisine verdiği zararlar hakkında (yetkililerin ihbar olarak kabul etmesi gereken) iddialar dinledik...