NATO Genel Sekreteri Andres Fogh Rasmussen’in bir Türk diplomatını Savunma Politikası ve Planlama’dan sorumlu olarak kendi yardımcılığına ataması, iki açıdan sevindirici bir gelişme. Birincisi, bu atamanın bir yıl önce Türkiye tarafından yapılan talebi nihayet karşılamasıdır. İkincisi de, Rasmussen’in Nisan 2009’da NATO Genel Sekreterliği’ne getirilmesi sırasında Türkiye’nin itirazlarının yarattığı olumsuz havanın artık geride kalmasıdır.
Hatırlanacağı gibi Ankara, Danimarka’nın eski Başbakanı’nın Genel Sekreterliğe getirilmesine, özellikle “karikatür krizi” nedeniyle (ayrıca ROJ TV meselesindeki tavrı yüzünden) karşı çıkmıştı. Türkiye’nin bu tutumu o zaman NATO’da hoşnutsuzluk yaratmış, başta ABD olmak üzere birçok müttefik ülke, Erdoğan Hükümeti’ne Rasmussen’in adaylığını engellemekten vazgeçmesi çağrısında bulunmuştu.
Hükümet o zaman bunun karşılığında üç koşulun yerine getirilmesini istemişti. Bunlardan biri, Rasmussen’in mutlaka bir Türkü Genel Sekreter Yardımcılığı’na getirmesiydi.
40 yıl sonra...
Genel Sekreter’in 6 yardımcısı var. Yeni bir atama yapabilmek için, bu koltuklardan birinin boşalması gerekiyor. Bu durum nihayet şimdi gerçekleşebildi. Çek diplomatından boşalan göreve Cumhurbaşkanı Gül’ün dış politika başdanışmanı olan Hüseyin Diriöz getirildi.
Bu aslında, NATO içinde en önemli işlevlerden biridir. NATO bir transformasyon içindedir ve ortak savunma politikası, yeni stratejik konsept, caydırıcılık politikası, yeni mekanizmaların planlanması gibi işlevler, Türk diplomatının yeni görev alanı içinde yer almaktadır.
Ayrıca Diriöz, yaklaşık 40 yıldan beri ilk kez Genel Sekreter Yardımcılığı gibi yönetimde üst düzeydeki bir mevkiye getirilmiş bulunuyor. (Daha önce Osman Olcay 1969-71’de Genel Sekreter Vekili, Nimet Özbaş da 1971-73’te Genel Sekreter Yardımcısı olmuştu.)
Geçen yıl Ankara ile Rasmussen arasında çıkan tatsızlıktan sonra, Genel Sekreter’in bir Türkü bu mevkiye getirmesi, anlamlıdır. Böylece Genel Sekreter hem verilen sözü (ki bunda o sırada Başkan Obama da faal bir rol oynamıştı) yerine getirmiş, hem de öylesine önemli bir göreve bir Türk diplomatını layık gördüğünü göstermiş oldu.
58 yıllık işbirliği
Aslında Türkiye ile NATO arasında (üyeliğin başlangıç tarihi olan 1952’den beri) çok sıkı işbirliği ve dayanışma hâkim olmuştur. Soğuk Savaş döneminde Türkiye NATO’nun en güvenilir müttefiki sayılmıştır. Türkiye de NATO’yu kendi savunması ve güvenliği için en etkin garanti olarak görmüştür.
Son yıllarda dünya konjonktürü değişti, eski düşmanlıklar ve tehditler geride kaldı; ama buna karşılık yeni tehlikeler ve yeni gerginlikler ortaya çıktı. NATO kendisine yeni hedefler ve görevler belirledi.
Türkiye günümüzde de NATO üyeliğine değer veriyor, müttefiklerle birlikte Afganistan’dan Balkanlar’a kadar dünyanın birçok yerinde çeşitli ortak misyonlarda yer alıyor.
Ama öte yandan dünya gibi, NATO gibi, Türkiye de değişiyor. Ankara bazı konularda müttefiklerinden farklı düşünüyor, çıkarlarına öncelik veriyor ve bazen de NATO’nun stratejilerine ters düşüyor. Bunun örnekleri özellikle İran, Ortadoğu, hatta Kafkasya politikalarında açıkça görülmüştür.
Ancak bu tutum farklılıklarına rağmen, NATO bugün de Türkiye için vazgeçilmez... Tıpkı NATO için Türkiye’nin vazgeçilmez olması gibi...