Önce bir "otel olayı" çıktı. Denktaş, Klerides'in Cenevre'deki Intercontinental Oteli'ne ineceğini öğrenince, rezervasyonunu iptal etti ve kentin bir başka bölgesindeki Richmond Oteli'ne geçmeye karar verdi.
Bir Türk diplomatına göre, Intercontinental'da rezervasyonu ilk yapan Türk tarafı idi. Sonra Kıbrıs Rum delegasyonunun da aynı otelde yer ayırttığı anlaşıldı.
Peki, Denktaş neden Klerides ile aynı otelde kalmak istemedi?
Türk diplomatına göre, ikinci tur görüşmeleri tehlikeye düşürebilecek durumları önlemek için... Belli olmaz, Rumlar bazı manevralar çevirebilir, oldu - bittiler yaratmaya kalkışabilirdi. Örneğin otele Kıbrıs (Rum) bayrağını çektirebilirdi. Kimi çevreler "dolaylı" görüşmeleri, otelde ayaküstü de olsa "yüz yüze" bir karşılaşmaya dönüştürmeye yeltenebilirdi. O zaman da Denktaş'ın buna sert tepki göstermesi, ikinci tur görüşmelerin kesilmesine ve başlayan sürecin son bulmasına yol açabilirdi...
* * *
BU "küçük" otel olayı dahi, geçen aralıkta New York'ta yapılan ve dün de Cenevre'de yeniden başlayan Kıbrıs "dolaylı" görüşmelerinin pamuk ipliğine ne kadar bağlı olduğunu göstermeye yetiyor."Kıbrıs görüşmeleri" New York'ta olduğu gibi Cenevre'de de Kıbrıs Türk ve Rum tarafı arasında değil, iki liderle - ayrı ayrı - BM Genel Sekreteri Kofi Annan ve onun yardımcısı Alvaro de Soto arasında yapılıyor. Yani Denktaş ile Klerides arasında herhangi bir buluşma ya da temas yok.
Şimdilik Annan, iki tarafın görüşlerini topluyor. Birinden duyduklarını öbürüne aktarmıyor. Bu notları belki Cenevre'de 10 gün kadar sürmesi gereken görüşmelerden sonra - veya belki haziranda yapılması beklenen üçüncü turdan sonra - şekillendirip masaya getirecek. Esas Kıbrıs "müzakereleri" de o zaman başlayacak.
Dolaylı görüşmelerin New York faslı, bir "uvertür"dü. Annan tabii iki tarafın temel tutumunun ne kadar farklı olduğunu gördü. Şimdi ikinci turda, diplomatik deyimi ile, "konular daha derinleştirilerek görüşülecek".* * *
ASLINDA BM Genel Sekreteri, ele alınacak konuları dört noktada topluyor: Güvenlik, toprak, yetki dağılımı, mal - mülk düzenlemeleri...
Ne var ki Denktaş buna KKTC'nin varlığı, AB boyutu ve ambargo konusunu da eklemeye kararlı.
Bir yetkilinin deyişi ile, arada "4 - 7" (konu) üzerinde de bir pürüz var.Ama esas mesele, - ve anlaşmazlık - Türk tarafının ısrarla üstünde durduğu "eşit egemenlik" üzerindedir. Denktaş, Rum yönetimi KKTC'nin ayrı varlığını ve onun egemenlik hakkını kabul etmeden, hiçbir ilerleme olmayacağını savunuyor. Klerides buna ilke olarak yanaşırsa, topraktan mal - mülke kadar diğer konular ele alınabilir.
Aksi halde, bütün bu konuşma egzersizleri boşa gider.
Ankara'nın da desteklediği bu tutum karşısında şimdilik Klerides'in - ve de Atina'nın - Kıbrıs'ın bir bütün olduğu ve Türk tarafı için ayrı bir egemenliğin kabul edilmesine imkan olmadığı yönündeki görüşünde ısrar ettiği hesaba katılırsa, bu "dolaylı" görüşmelerden fazla bir şey beklememek gerektiği anlaşılır.
* * *
O halde Denktaş dahil, ilgili tarafların Cenevre'de perde açılırken, umut veya iyimserlik ifade etmelerine ne demeli?
Resmi ağızların böyle konuşması doğal. Umutmamalı ki, uluslararası camianın gözü Cenevre'de. Sahne arkasında ABD'den AB'ye, İngiltere'den Rusya'ya, Almanya'dan Avustralya'ya kadar, pek çok ülke ve kuruluşun "Kıbrıs özel temsilcileri" taraflara artık uzlaşmaları için "ha gayret" işaretini veriyor. Ne Türk, ne Rum tarafı, böyle bir gayret göstermediği izlenimini vermek istemiyor.
Ama gene de konuşmak hiçbir şey yapmamaktan iyidir. Değişen konjonktür, ortaya çıkan yeni durumlar bu konuşmaları eninde sonunda verimli hale sokabilir. Bu konuşmalar "dolaylı" biçimde yapılsa dahi...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr