Yabancı diplomatlar Türkiye'deki iç politika gelişmelerini çoğu kez anlamakta veya değerlendirmekte zorlanırlar. Bunun nedeni Türk siyasal yaşamının kendi ölçülerine göre farklı ve karmaşık niteliklere sahip olmasıdır.
Son günlerde hükümet ile Çankaya arasında memur kararnamesi konusunda patlak veren "kriz" de, bu çevreleri şaşırtmış görünüyor.
Yabancı gözlemciler, her şeyden önce bu olayın Türkiye'de nasıl olur da kolayca bir "kriz" olarak nitelendirildiğine şaşıyorlar. Bir gözlemcinin deyişi ile "Türkler sanki krizi çok seviyorlar. En ufak bir anlaşmazlığa veya sürtüşmeye bu sıfatı yakıştırıyorlar. Ve böyle diye diye bazen gerçekten bir kriz yaratıyorlar!.."
En azından bu tespit, yabancıların sözü geçen kararname üzerindeki anlaşmazlığı ve tartışmaları, bir "kriz" olarak görmediklerini gösteriyor.
* * *
GÖRÜŞTÜĞÜMÜZ yabancı gözlemciler, bu meselede "kimin doğru veya kimin yanlış hareket ettiğine" ya da "hangi tarafın haklı ya da haksız olduğuna" karar vermenin kendileri için çok zor olduğunu söylüyorlar. Olayları Ankara'da yakından izleyen bir büyükelçi, hükümetin neden kararname üzerinde ısrar ettiğini "çok iyi anladığını" belirttikten sonra şöyle devam etti: "Ama aynı şekilde Cumhurbaşkanı'nın da bu duyarlılığının nedenlerini anlamamak mümkün değil."
Bununla beraber, diğer bir diplomatın deyişi ile "içgüdüsel tepki, bu kararnamenin kısıtlayıcı olduğudur." Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Sezer'in hükümetin isteğine hemen uymaması, özellikle bazı Avrupa çevrelerinde, Türkiye'de hukukun ve demokrasinin işleyişi bakımından olumlu bir gelişme sayılıyor.
Ancak yabancı çevreler bunun gerçekten bir "kriz" noktasına gelmemesi gerektiğini ve pekala bir uzlaşma sağlanabileceğini söylüyorlar. Nitekim Ankara'daki üst düzey bir Avrupalı diplomatın dediği gibi, "bu olayda hukukun üstünlüğü kadar, ülkenin siyasal istikrarı da önemlidir."
* * *
SEZER Cumhurbaşkanı seçildiğinde, genelde dış dünya bunun - Anayasa Mahkemesi eski başkanı olarak beyanlarını dikkate alarak - Türkiye'de hukuk sisteminin ve ifade özgürlüğünün daha iyi oturmasına yardımcı olacağı tahmininde bulunmuştu. AB çevreleri de, bu sayede Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları kriterlerine uymaya daha çok özen göstereceğini ve sonuçta bunun da AB ile bütünleşme sürecini hızlandıracağını öne sürmüştü.
Bu aşamada memur kararnamesi ile ilgili gelişmelerin AB ile ilişkiler üzerinde direkt bir etkisi yok. Ancak bir analistin şu gözlemi ilginç: Eğer kararname uygulamaya konursa ve uygulama sırasında sadece belirli görüşleri nedeni ile bazı memurlar işlerinden atılırsa, bunun yol açacağı davalar ve tartışmalar, AB çevrelerinde Türkiye'de demokratik hak ve özgürlüklerin işleyişi konusunda bazı kuşkuları ve de eleştirileri gündeme getirebilir...
Bunun anlamı ne? Böyle bir durumda AB bu uygulamaların Kopenhag kriterlerine aykırı düştüğünü mü söyleyecek?
Avrupalılar arasında böyle bir değerlendirme yapacak olanlar çıkar herhalde...
* * *
TÜRKİYE'deki bu son gelişmeler çok daha güncel ve hareketli konularla meşgul olan dış basının ilgisini pek çekmedi.
Bununla beraber "Le Monde" bir haberinde Cumhurbaşkanı Sezer'in demokratik ilkeler söz konusu olunca, hiç de çekingen davranmadığını ve şimdi bu olayda "zor bir seçim" ile karşı karşıya bulunduğunu belirtiyor. "The Economist" ise kararnamenin askerin desteğine sahip olduğu noktasından hareket ederek, Sezer'in bunu imzalamamakla, generallerin isteğine karşı çıktığı sonucunu çıkarıyor ve Sezer'in "bağımsız düşüncelerinin" bu çevrelerin hoşuna gitmediğini öne sürüyor.
Memur kararnamesi ile ilgili dış tepkiler özetle böyle...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr