Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       HİNDİSTAN "nükleer yeteneği"ni, daha 1974 yılında gerçekleştirdiği ilk atom bombası denemesi ile kanıtlamıştı. Pakistan'la iki, Çin ile bir kez savaşmak durumunda kalan Hindistan, böylece güvenliğini korumak gerekçesi ile, "nükleer devlet" olma yoluna girdi.
Aradan geçen 24 yıl içinde, Hindistan nükleer teknolojisini - ve bu arada savunma sanayiini - geliştirdi; ancak şimşekleri üstüne çekmemek için, yeni denemelere girişmekten de çekindi. Ta ki, 11 Mayıs 1998'de, oldukça güçlü (45 kiloton'luk) 5 adet yeraltı termonükleer denemeyi gerçekleştirinceye dek...
Bunun uluslararası arenada gürültüsü büyük oldu. Başını ABD'nin çektiği "Nükleer Kulüb"ün 5 üyesi ve başta Pakistan olmak üzere Asya ülkeleri, kıyameti kopardılar. Yıllar sonra ilk kez yapılan bu denemeyi bölge ve dünya barışı için bir tehdit olarak gösterdiler. ABD, öfkesini Hindistan'a derhal ekonomik yaptırım uygulamakla sergiledi... Ve ardından birkaç gün sonra, Pakistan da bir nükleer deneme yaptı ve böylece o da bu alanda Hindistan'dan daha aşağı kalmadığını kanıtladı...
Bunca yıl nükleer deneme yapmaktan çekinen Hindistan, bu kez neden tutumunu değiştirip böyle bir patlamaya gerek duydu? Sebep güvenlik mülahazaraları mı? Yoksa etkinlik ve prestij kazanmak düşüncesi mi? Bunda iç politika nedenleri, bu arada daha milliyetçi ve radikal bir parti olan BJP'nin ve lideri Atal Behari Vajpaye'nin iktidara gelmesi de rol oynamış olabilir mi?
* * *
NÜKLEER strateji konusunda bir otorite olarak tanınan Savunma Etüdleri Enstitüsü Direktörü Dr. Jastit Singh'den aldığımız yanıt özetle şöyle:
- "Bu deneme artık kaçınılmaz bir zorunluluk olmuştu. Çin'in nükleer yeteneğini geliştirmeye devam ettiği malum. Pakistan ise son zamanlarda bu alanda Çin'den aldığı destekle kendi nükleer gücünü artırıyor. İlkbaharda 1500 km. menzilli bir füze denemesi yapması da kaygı uyandırdı. Dolayısı ile Hindistan da, bu alandaki yeteneğini kanıtlamak durumunda idi... Bunun amacı elbet ki prestij kazanmak değil. Bu denemeye Hindistan için bir sigorta, bölge için de bir caydırıcı etken olarak bakmak gerek. Bu bakımdan olay barışa tehdit değil, aksine bir katkı sayılmalıdır"...
Ama bu olayın aynı zamanda Hindistan'a uluslararası platformda bir etkinlik kazandırdığı ve denemeye girişirken Hint liderlerinin bunu da hesapladıkları bir gerçek. Dr. Singh bunu inkar etmiyor ve ülkesinin şimdi "Nükleer Kulüb"e dahil olmakla kendisini diğer kulüp üyeleri ile eşit durumda, bir "nükleer güç" olarak tescil ettirmiş olduğunu belirtiyor.
İktidardaki BJP'nin ve Başbakan Vajpaye'nin milliyetçi görüşlerinin etkisine gelince, Dr. Singh ve konuştuğumuz diğer yetkililer, bunun "sadece bir partinin veya liderin politikası" olmadığını söylüyorlar. Peki, uzun yıllar nükleer deneme yapmaktan çekinen eski iktidar partisi Kongre bugün iş başında olsaydı buna girişir miydi? Buna verilen yanıt "evet"tir. Buna kanıt olarak da denemeye Kongre dahil tüm partilerin verdiği destek gösteriliyor. Gerçekten Hindistan'ın "Atom Kulübü"ne 6. üye olarak katılması, halkın tüm kesimlerini coşturdu, tüm partiler de bu gururu paylaştı.
* * *
ŞİMDİ Asya'da Çin'in yanı sıra iki ülkenin daha nükleer silahları var. Umarız "nükleer dehşet dengesi" - soğuk savaş döneminde olduğu gibi - bu sorunlu bölgede caydırıcı etkisi ile barışı sağlar...
Cumhurbaşkanı Narayanan'ın bize belirttiği gibi Hindistan "nükleer silahları ilk kullanacak taraf olmayacak". Şimdilik başka deneme de yapmayacak. "Kapsamlı Deneme Yasağı Anlaşması"nı (CTBT) bazı şartlarla imzalamaya da razı olacak...
Bu arada Hindistan'ı savaş gücünü pekiştirmekten alıkoyacak bir engel yok. Nitekim şimdi Hindistan ( - nükleer başlıkları taşıyacak olan - ) füze teknolojisi üzerinde çalışıyor. Yeni Delhi'de askeri çevreler yakında 2500 km menzilli "Agni II" füzesinin deneneceğini, "Sagarika" ve "Prithvi" füze programlarının da geliştirilmekte olduğunu belirtiyorlar.
Hint bilim adamlarının kendi bilgileri ve çabaları ile teknolojik bir yetenek sağlaması önemli bir başarı. Ancak nükleer silahlara, füzelere bu kadar para harcanması yazık değil mi? Bölgedeki fakir ülkeler için bu büyük bir lüks değil mi? Bu para ve enerji, sağlık, eğitim, konut gibi halkın yararına olacak işlere ayrılsa daha iyi olmaz mı?
Dr. Singh'in buna yanıtı: "Doğru, keşke öyle olsaydı; ama önce güvenlik gelir. Bunu sağlamazsak, barışı koruyamayız. Barış olmadan da kalkınma olmaz"...

YARIN: Hindu milliyetçiliği


Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr