Kritik tarih -24 Nisan- geldi çattı. Acaba Başkan Obama bugün 1915 olaylarını anma mesajında “soykırım” diyecek mi? Yoksa geçen yılki gibi, buna yakın bir terim mi kullanacak?
Başbakan Erdoğan’ın son Washington ziyaretinden sonra, Obama’nın bu kez de mesajında “genocide” sözcüğüne yer vermeyeceği kanısı güçlenmişti. Hatta Erdoğan da bizzat Başkan’la yaptığı görüşmenin ışığında, bu yöndeki inancını belirtmişti.
Acaba Ermenistan’ın 24 Nisan’dan iki gün önce protokolleri askıya aldığını ilan etmesi, Obama’yı etkileyebilir mi? Başkan, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın bu kararını açıklayan konuşmasında “soykırımın tanınması” için yaptığı çağrıya kulak verebilir mi?
Erivan’ın talebine paralel olarak son dakikada ABD Kongresi’nden de Obama üzerindeki baskıların arttığı görülüyor. Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Kongre’den soykırım tasarısının çıkması için mücadelesini sürdüreceğini açıklarken, Senato’nun 14 üyesi de Obama’nın bu yıl mesajında “soykırım” demesini istedi...
Başkan’ın bu kez geçen yıldan daha fazla zorlanacağı açık. Ama bura rağmen ABD Başkanı’nın bugünkü mesajında “genocide” sözcüğünü kullanmayacağına inanıyoruz. Obama herhalde bir kelime yüzünden ABD’nin stratejik çıkarlarını tehlikeye düşürecek bir durum yaratmak istemeyecektir. Bu nedenle mesajında bu sözcüğe yer vermeden belki Ermenileri tatmin edecek başka ifadeler kullanacaktır.
Süreç ölmedi, ama...
Sarkisyan yönetiminin protokolleri dondurma kararını alırken Washington’a ve diğer ilgili dünya başkentlerine kendisini haklı gösterecek bir mesaj vermek, aynı zamanda Ermeni diasporasını ve Ermenistan’daki kamuoyunu memnun etmek istediği açık.
Sarkisyan’ın bu diplomatik atağını ince bir ayarla gerçekleştirdiğini kabul etmeli. Alınan karar, protokolleri buzdolabına koymaktan ibarettir, yoksa onları feshetmek, imzaları geri çekmek değil. Dolayısıyla, İsviçre’deki müzakerelerle başlayan süreç ölmüş sayılmıyor. Sürecin tıkanmasının sorumluluğu (protokolleri, Karabağ önşartını öne sürerek Meclis’in onayına sunmayan) Türkiye’ye yükleniyor ve bu sürecin yeniden canlanmasının Ankara’nın bundan sonra alacağı tavra bağlı olduğu belirtilerek top gene Türkiye’ye atılıyor.
Ermenistan açısından sürecin dondurulması fazla bir şey değiştirmiyor; çünkü zaten bu süreç yürümüyor, normalleşme (sınırların açılması gibi) yolunda herhangi bir adım atılmıyordu. Üstelik Erivan, Karabağ meselesinde de Ankara’nın çabasıyla daha yoğun dış baskılar altında kalıyordu. Şimdi Sarkisyan bu konuda da kendisini daha serbest hissedecektir.
Hedef çok uzakta
Türkiye açısından da sürecin buzdolabına konması fazla bir şey değiştirmiyor.
Aslında Ermenistan protokolleri feshetmeden sadece askıya almakla beraber, normalizasyon sürecini de hayatta sayıyor. Ankara da protokollere bağlılığını ifade ediyor ve süreci zamana bırakıyor. Ta ki, Karabağ meselesinin çözümünde Azerbaycan’ın da kabul edeceği bir ilerleme görülünceye kadar...
Garip ama, şimdi gelinen noktada iki taraf da işi zamana bırakmak konusunda mutabık!
Kuşkusuz bu en iyi çözüm değil. İki taraf da son hareketlerle kendi açılarından taktik başarılar elde etmiş sayabilirler. Ama bu, esas güdülen “kazan-kazan” hedefinden uzaktır. Protokollerin yakın gelecekte buzdolabından indirilmesi ve normalizasyon sürecinin yeniden canlandırılması şansı da şimdi çok daha zayıftır...