Son olarak 2 Amerikalı ile bir İngiliz mühendisin kaçırılması (ilk ikisinin de kafasının kesilmesi), bu ülkeleri ayağa kaldırdı. Dünkü İngiliz basını ve çeşitli kuruluşlar, kendi vatandaşlarının kurtarılması için Başbakan Blairi müthiş baskı altında tuttular... Benzer tepkiler 2 Fransız rehinenin serbest bırakılması için çabalayan Fransada ve 2 vatandaşını kurtarmak için başarısız girişimlerde bulunan İtalyada da görüldü.Batıda "insan hayatı"na böyle değer veriliyor.Peki, onlarınki can... Ya bizimkilerin?***BUNDAN hükümetin, Dışişlerinin Irakta kaçırılan veya saldırıya uğrayan Türklerle ilgilenmediği veya gereken girişimlerde bulunmadığı anlaşılmasın. Ankara gerçekten bu konuda yoğun çaba harcıyor. Gönül arzu eder ki, siyasi partilerden medyaya, iş çevrelerinden sosyal kuruluşlara kadar, toplumun çeşitli kesimleri de bu konuda hassasiyet göstersin, sesini duyursun...Iraktaki kaos ne yazık ki, Türkler dahil sivil yabancıları hedef alan saldırıların önlenmesine imkan vermiyor.Şiddete başvuranların bir kısmı farklı isimler altında faaliyette bulunan "direnişçiler" veya terörist gruplardır. Bir kısmı ise, bu işi para için yapan eşkıya çeteleridir.Siyasal amaçlı militanlar, şartlarını yerine getirmek için, "Koalisyon"a dahil olan veya olmayan sivilleri kaçırmakla, kendi açılarından başarılı bir taktik uyguluyorlar. Çünkü bu tür eylemlere karşı yapılabilecek az şey var. Hele Irakta hüküm süren anarşi ortamında...***DOĞRUSU Türkiye de, halen bu konuda bir açmazda.Terör karşısında Türkiye her zaman "diyaloğa girişmeme, geri adım atmama, taviz vermeme" ilkesini savunmuştur. Ancak Irakta Türk şoförlerinin ve diğer personelin kaçırılması ve ölümle tehdit edilmesi, Ankarayı da bir ikilemle karşı karşıya getiriyor: Evet, ne olduğu belirsiz gruplar Türk vatandaşlarını kaçırdıkları zaman "Hiçbir Türk çalışanı Iraka gelmeyecek, Türkiye kesinlikle Bağdatla iş yapmayacak" gibi şartlar öne sürdüğünde, Türk hükümeti ne yapacak? Bir yandan teröristlere boyun eğmeme ilkesi, diğer yandan da Türk vatandaşlarının canını kurtarma sorumluluğu...Irakta kaçırılan ve ölümle tehdit edilen vatandaşların çoğu, özel sektöre mensup. Devlet onları korumak veya kurtarmak için elinden geleni yapar; ama şirketleri "şartları kabul etme veya etmeme" konusunda zorlayamaz.Ne var ki, Irakta faaliyette bulunan Türk şirketleri terör korkusuyla elini kolunu çekerse, Türk - Irak İş Konseyi Başkanı Ercüment Aksoyun deyişiyle, "meydanı başkalarına kaptırmış olur". Nitekim Başbakan Erdoğan da önceki gün Irakla iş yapanlara meydanı terk etmemeleri yönünde bir çağrıda bulundu.Bununla beraber, Aksoyun da belirttiği gibi, "insan hayatına öncelik vermek şart". Bu bakımdan 10 rehineyi kurtarmak için Vinsan Şirketinin Iraktaki faaliyetini askıya alması, doğru bir harekettir.Ancak "Herkes öyle yaparsa ne olacak?" sorusuna da yanıt bulmak gerek. Irakta çalışan Türklerin, faaliyetlerini sürdürürken "can güvenliği"ni koruyacak pek çok pratik önlem düşünülebilir. Nitekim hükümet ve ilgili kurumlar halen bu alanda çalışıyor ve gereken girişimleri yapıyor. Ama şunu unutmayalım: Önce can... skohen@milliyet.com.tr SON günlerde Türkiyede tüm dikkatler AB ile TCK krizine odaklandığı için, Irakta vahim boyutlara ulaşan rehine sorununa gereken ilgi gösterilmedi. Oysa şu anda Iraktaki bir terör örgütünün elinde 10 Türk rehine var... Gün geçmiyor ki, Iraka sadece çalışmak için giden Türklerin saldırıya uğradığına, kaçırıldığına veya öldürüldüğüne ilişkin bir haber gelmesin.