Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ortadoğu'daki stratejik dengelerde, yeni sarsıntıların işaretleri geliyor.
Şu sırada dengeleri zorlayan başlıca faktör, giderek bir savaşa dönüşmekte olan İsrail - Filistin çatışmalarıdır.
Ama tek etken bu değil. ABD ile Suudi Arabistan arasında yüzeye çıkan anlaşmazlıklar da eski dengeleri değiştirebilecek nedenlerden biri.
ABD'nin müdahale tehditleri ile karşılaşan Irak'ın Rusya'dan Çin'e, Arap Birliği'nden İran'a kadar çeşitli ülkelerden destek arayışı da, dengeleri etkileyebilecek bir başka olgu.
Nihayet buna İran'ın da ABD'ye Afganistan'daki harekat sırasında verdiği dolaylı desteğe karşın, şimdi kendi emellerine yönelik politikalar uygulaması da (Afganistan'ın güneyindeki bölgeyi kendi nüfuzu altına almak gibi) bu faktörlere eklenebilir.
* * *
AYLARDAN beri tırmanarak süregelen İsrail - Filistin çatışmaları, artık yerel boyutları aşıyor. Bunun sebebi sadece hemen hemen her gün cereyan eden saldırıların ve misillemelerin çok kanlı bir savaş halini alması değil. İsrail'in Yaser Arafat'ı saf dışı etmesi, ABD'nin Şaron'un bu politikasına yeşil ışık yakması, Filistin'de radikal örgütlerin giderek kontrolü ele alması, son yakalanan silah gemisi olayında görüldüğü gibi bunun arkasında İran'ın bulunması gibi gelişmeler, olayı bölgesel, hatta uluslararası platforma taşıyor.
ABD'nin 11 Eylül'den sonra Arap dünyasından gördüğü desteğin şimdi bu gelişmeler nedeni ile erozyona uğraması olasılığı var. Nitekim şimdiye kadar İsrail - Filistin cephesinde olanlara seyirci kalan Arap ülkelerinin, Bush yönetimine karşı da seslerini yükseltmeye başladığı görülüyor.
Bu ülkeler arasında Suudi Arabistan da var. Veliaht Prens Abdullah dün iki ABD gazetesine verdiği demeçte, ABD'nin İsrail'e desteğinin, Washington - Riyad ilişkilerini olumsuz etkileyeceği uyarısında bulundu. Daha önce de Riyad'dan gelen haberler, Suudi hanedanının ABD'nin bu ülkedeki askerlerini geri çekmesini isteyeceğine işaret ediyordu. Gerçi bu talep henüz resmen yapılmadı. Ama Suudi yönetiminin Bin Ladin'i tutan ve Amerika'dan nefret eden (ayrıca hanedana da karşı olan) kamuoyunun baskısı altında bulunduğu açık. Prens Abdullah'ın hanedanın durumunu pekiştirmek için, ABD'yi ne ölçüde karşısına almaya cesaret edeceği sorulabilir. Ama, bu durumun Washington'u zorladığı ve kaygılandırdığı da muhakkak.
ABD'nin Suudi Arabistan'daki üslerini kaybetmesi, Körfez'deki ve Ortadoğu'daki askeri varlığını ve siyasal nüfuzunu elbet olumsuz etkiler. Washington bu durumda alternatifler aramak zorunda kalacaktır.
Daha şimdiden Arap Emirlikleri (hatta Türkiye) gibi seçeneklerden söz ediliyor...
* * *
BÖYLE bir durum, ABD'nin bölgedeki etkinliğinin kırılmasını arzulayan tüm güçleri sevindirecektir. Kuşkusuz bunların başında Bin Ladin ve onu tutan kütleler gelir. Ama asıl böyle bir değişiklik, ABD'nin baskılarına karşı direnen Irak'ı cesaretlendirecektir.
Saddam yönetimi şu sırada giriştiği yoğun bir diplomasi ile, ABD'nin Irak'a karşı olası bir askeri müdahalesine karşı olan ülkelerin desteğini sağlamaya çalışıyor. Rusya, Çin, İran ve Arap ülkeleri, bu vesile ile, böyle bir müdahaleye karşı olduklarını açıklamış bulunuyorlar.
Bu, ABD'nin Irak'ı vurmaya yeltenmesi halinde, 11 Eylül'den sonra ve Afganistan'a müdahale sırasında oluşan dengelerin bozulabileceğinin işaretini veriyor.
Öteden beri Ankara'nın da Washington'a dostça uyarısı bu değil miydi?