Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Aralarında eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de bulunduğu 5 üyeli "Mitchell Komisyonu"nun önceki gün açıklanan raporu, İsrail - Filistin çatışmalarına son verebilecek ve barış sürecinin tekrar başlamasını sağlayabilecek mi?
Aylarca süren temasların ışığında hazırlanan rapor, ilk bakışta çok mantıklı öneriler içeriyor. Suçlamalardan veya kınamalardan kaçınan komisyon, giderek tırmanan çatışmaların bir an önce durması ve tarafların en azından bazı asgari müşterekler üzerinde uzlaşması için, gerçekten dengeli, yapıcı ve pragmatik bir tavır sergiledi.
Tarafların raporu reddetmemesi ve hatta genelde desteklemesi de, ilk bakışta olumlu bir gelişme sayılabilir.
Ancak buna rağmen, yukarıdaki soruya olumlu yanıt vermek, yani tarafların raporun öngördüğü gibi derhal çatışmalara son verip anlaşmazlıkları halletmek için masaya oturacaklarını ümit etmek çok zor. Tıpkı bundan önceki diğer benzer çağrılar ve öneriler için olduğu gibi.
Nedeni de, herhalde "Ortadoğu mantığı"nın farklı olması ve makul beklentileri de çoğu zaman karşılamaması olsa gerek...
* * *
KUZEY İrlanda gibi karmaşık bir sorunun çözümünde belirleyici bir rol oynayan deneyimli ABD'li diplomat George Mitchell'in Washington'da raporunu açıklarken belirttiği gibi, eğer taraflar (belgede önerilen şekilde) derhal çatışmaları durdurup görüşmeye başlamazlarsa, durum daha da kötüye gidecektir.
Aslında son bir - iki hafta içinde durumda yeterince bir kötüleşme oldu. İntihar saldırılarının ardından F - 16 uçakları ile girişilen bombardımanlar, ağır silahlarla gerçekleştirilen karşılıklı saldırılar, fiilen sadece adı "savaş" olmayan bir "savaş durumu" yaratmış bulunuyor.
Eğer, Amerikalıların sık sık kullandığı "bazen bir durumun düzelmesi için, önce daha kötüye gitmesi gerekebilir" şeklindeki deyimi doğru ise, şimdi öyle bir noktaya gelinmiş sayılmalıdır. Yani artık durum iyiye doğru gitmesini gerektirecek kadar kötüleşmiştir!
Ama bu da "başkaları"nın mantığı. Ortadoğu'da bu mantık her zaman geçerli olmuyor...
* * *
ORTADOĞU'daki mantık, ne yazık ki, daha çok zıtlaşmaya ve "karşı taraf kuvvetten anlar" zihniyetine dayanıyor.
İsrail Başkanı Şaron, Filistinlileri üstün askeri güçle dize getireceğini hesaplayarak çatışmaları habire tırmandırıyor. Filistinlilerin her saldırısına, ondan çok daha sert, daha yıkıcı ve öldürücü darbelerle karşılık veriyor. Böylece Arafat'ın da sonunda pes edeceğini umuyor.
Filistin tarafı da aynı zihniyetle hareket ediyor. Onların da umudu gerek Arafat'a bağlı güçlerin, gerekse militan örgütlerin eylemlerinin, eninde sonunda İsrail'i bezdireceği ve uzlaşmaya zorlayacağı yönündedir. Arafat da bu yoldan İsraillilerin (özellikle dış baskıların da etkisi ile) geri adım atacağına inanıyor.
Ne var ki, bu karşılıklı güç denemesi 8 aydır devam ediyor, giderek azgınlaşıyor ve şu anda biteceğine ilişkin bir işaret de vermiyor. Bu, taraflardan hiçbirinin sadece kuvvet yolu ile diğerini yenemeyeceği ve tüm şartlarını empoze edemeyeceği cinsten, garip bir savaş...
O halde, bu sorunun "askeri çözümü" yok. Çatışmaların durması için de, yıllardan beri süregelen kin ve nefretin son bulması için de, "siyasal çözüm" şart...
Ortadoğu'da kendi halklarının kaderini çizenler, bu mantığı ne zaman kabul edecek?