İsrail seçimlerini Ariel Şaron'un kazanmasının şimdilik yarattığı sonuç, tek kelime ile, "belirsizlik"tir... Ortadoğu barış sürecinin akıbeti konusunda belirsizlik... Türkiye - İsrail ilişkilerinin geleceği konusunda da belirsizlik...
Wiltonpark Konferansı'nda, Ortadoğu'daki son gelişmeleri değerlendiren Çalışma Grubu'ndaki tartışmalardan çıkan sonuç da bu...
Bu belirsizlik Şaron'un kişiliğinden ve niyetlerinin bilinmemesinden kaynaklanıyor. Şaron aynı eski (yani "kasap" veya "buldozer") Şaron mudur? Yoksa yeni ve farklı bir Şaron mudur? Vaktiyle - hatta seçimlere kadar - söyledikleri mi geçerli olacak? Yoksa iş başına geçtikten sonra yeni politikalar mı geliştirecek?
Şu anda kimse bunun kesin yanıtını verecek durumda değil. Tüm Ortadoğu uzmanları "tahmin oyunu"na katılmış durumdalar. Herhalde Ehud Barak tekrar seçilmiş olsaydı, böyle bir sıkıntı yaşanmayacak, onun yönetiminde İsrail'in nasıl hareket edeceği daha kolay kestirilebilecekti. Barak'ın gitmesi ile tarihi bir fırsatın da elden kaçtığı açık. Bir gözlemcinin dediği gibi, bunda Yaser Arafat'ın da payı var. Yanı - garip bir tecelli - Şaron biraz da Arafat'ın (ve "intifada"nın) sayesinde iktidara gelmiş bulunuyor...
* * *
ŞARON'un iş başına gelmesi ile başlayan belirsizlik dönemi konusunda "pek çok bilinmeyen" var.
Her şeyden önce, nasıl bir politika (barış mı, savaş ma?) izleyeceği, kuracağı koalisyon hükümetinden anlaşılacak. Eğer İşçi Partisi, Şaron'la iktidar ortaklığı kurmaya razı olursa, barış süreci umutları sönmeyecektir. Ama İşçi Partisi buna yanaşmaz ve Şaron aşırı milliyetçiler ve dincilerle bir koalisyon kurarsa, izleyeceği yolu şimdiden tahmin etmek zor değil...
İkinci faktör, Filistinlilerin alacağı tavır ile ilgili. Arafat ile Şaron arasında diyalog kurulabilecek mi? Daha önemlisi, eğer intifada yeni ve daha geniş boyutlarla patlarsa, Barak'ı "güvenliği koruyamamakla" suçlayan Şaron buna nasıl karşılık verecek? Böyle bir durumun yeni Başbakan'ın "şahinlik" damarını kabartması tehlikesi vardır...
Nihayet, üçüncü bir faktör de, yeni ABD yönetiminin Ortadoğu sorununa nasıl yaklaşacağı ile ilgili. Clinton'ın bu konudaki yakın ilgisi ve çabaları, Bush tarafından (aynı yoğunlukta) sürdürülecek mi? Şaron'un iktidara gelmesi ile bölgede gerginliğin artması karşısında, Bush yönetiminin ne yapacağı da "bilinmeyenler" arasında...
* * *
YENİ durum Türkiye'nin Ortadoğu politikasını nasıl etkileyecek?
Üst düzey bir Türk Dışişleri yetkilisinin buradaki toplantıda dediği gibi, Ankara'nın politikası, barış sürecinin devamı yönündedir. Türk diplomasisi taraflar arasında "kolaylaştırıcı rolü"nü sürdürmeye hazırdır. Bu bağlamda Ankara, şiddetin sona ermesine de çalışacaktır.
Ancak bölgede şiddet ve gerginlik artarsa, Şaron hükümeti ateşe körükle giderse, Türkiye de kendisini güç bir durumda hissedecektir. Yetkilinin deyişi ile, bu takdirde Ankara İsrail ile ilişkiler dahil, Ortadoğu politikasını yeni bir değerlendirmeye tabi tutmak zorunda kalacaktır.
Eğer bölgede bundan sonra "işler kötü giderse" bu, Türkiye'nin bir süredir üstlendiği "aktif rolün" son bulması, yani Türk diplomasisinin elini kolunu çekmesi için bir sebep olamaz. Aksine Ankara böyle bir durumda etrafı yatıştırmak ve barış sürecini yeniden rayına oturtmak için ağırlığını koyabilir.
Ama bir diplomatın belirttiği gibi, olaylardan daha aceleci davranmaya gerek yok. Hele biraz bekleyelim ve İsrail'deki seçimlerden sonra bölgedeki gelişmelerin seyrini bir görelim...