Bir ameliyat nedeni ile yazılarıma ara verdiğim son on günlük sürede Türk diplomasisini en çok meşgul eden konu, gene Ermeni sorunu oldu.
ABD Temsilciler Meclisi'nde Ermeni soykırımı iddialarını tescil etmeyi amaçlayan karar tasarısı, alt komiteden üst komiteye geçti; ama bir yandan Türkiye'nin uyarıları, diğer yandan Clinton yönetiminin girişimleri sonunda, tasarı sahiplerinin anında beklediği desteği görmedi.
Ama bu, tasarının Uluslararası İlişkiler Komitesi'nde (biraz sulandırılmış da olsa) kabul edilmeyeceği anlamına gelmez. Ne var ki, iş bununla bitmiyor: Tasarının Meclis Genel Kurulu'nda müzakere edilmesi gerekir. Bu ise Meclis'in seçim nedeni ile haftaya tatile girmesinden ötürü yetişmeyebilir ve sonunda tasarı da düşer...
Umarız gelişmeler böyle bir seyir izler. Aksi takdirde (yani kararın Temsilciler Meclisi'nden çıkması halinde), Türkiye'nin dış ilişkilerinde bir gerginlik dönemine girilecektir.* * *
ANKARA, böyle bir durumda alabileceği karşı önlemleri bir "Eylem Planı" ile belirlemiş bulunuyor. Bunların bir kısmı Ermenistan'a, bazısı da ABD'ye yönelik.
Kuşkusuz bu düşünülen önlemler, özellikle Ermenistan'ın canını acıtacak nitelikte.
Koçaryan yönetiminin izlediği hatalı politikanın hesabını Ermeni milleti ödeyecektir.ABD'ye karşı alınması düşünülen tavır ise, Ankara ile Washington arasında stratejik işbirliği düzeyine ulaşan gelişmiş ilişkilere gölge düşürecektir. Bu, bir bakıma Ermeni militanlarının da arzuladığı bir sonuçtur.
Kaldı ki bu kez, ABD yönetiminin Meclis'e karşı mücadelede tam bir kararlılık gösterdiğini de kabul etmek lazım.Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi, bu tür olaylarda gösterilecek tepkinin ve alınacak önlemlerin, karşı tarafa zarar verirken, Türkiye'nin çıkarlarını tehlikeye düşürmemesine özen gösterilmeli.
Diğer bir deyişle yürürlüğe konacak cezalandırıcı ya da caydırıcı nitelikteki önlemlerin karşı taraf kadar bize de nasıl yansıyacağını iyi hesaplamak gerek...* * *
YUKARIDA belirttiğimiz gibi, Ermeni yanlısı kararın ABD Meclisi'nden çıkmayacağını umuyoruz.
Ama bu, artık Ankara'nın bu meseleye gerçekçi ve soğukkanlı bir yaklaşımla eğilip yeni stratejiler belirlemesi için bir vesile olmalıdır. Çünkü açıkçası bu son gördüğümüz senaryo, ne ilkidir ne de sonuncusu olacaktır. Bu tür tasarılar (geçmişte olduğu gibi) ileride gene ABD Kongresi'ne, Fransız, İtalyan ve diğer ülkelerin meclislerine gelecektir. Kanada'dan Avustralya'ya kadar Ermeni diasporası, malum propagandasını sürdürecektir.
Türkiye - hele ABD Kongresi'ndeki badire de atlatılırsa - paralel bir "Eylem Planı" hazırlamalıdır. Daha uzun vadeli, yapıcı stratejiler içeren bir plan...* Türk görüşünün anlatımı (diğer bir deyişle "halkla ilişkiler" faslı)
daha sistemli ve dinamik biçimde bu planın içinde yer almalıdır. Örneğin bizim Meclis, çok daha önce devreye girebilir ve Kongre'yi etkilemeye çalışabilirdi. Oysa beş parlamenterimiz şimdi (nerede ise her şey bitmek üzere iken) Washington'a gönderilmiş bulunuyor!
* Ankara'nın tezi, soykırım olup olmadığının (daha doğrusu olmadığının) tarihçiler tarafından saptanmasının gerektiğidir.
Madem öyledir, Ankara tarihçileri devreye sokmak için harekete geçmek durumundadır. Bu girişim yapılmadıkça, her şey lafta kalıyor.
* Nihayet gerek Ermeni diasporası, gerekse Erivan ile yeni bir ilişki düzeninin - ve de diyaloğun - kurulması olanakları araştırılmalıdır. Sürekli kavga ve gerginlikleri önlemeyi hedefleyen yeni bir stratejinin üretilmesinde, devlet kurumları kadar sivil toplumun aktif katkısına ihtiyaç vardır. (Türk - Yunan yakınlaşmasında olduğu gibi)...
Son olaylar böyle bir açılım için bir fırsat olabilir.Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr