ABD'nin ortaya attığı Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) yaşama geçirilmesi şansı nedir? Geniş bölgedeki ülkeler ve ayrıca ABD'nin bu kez danışmak ihtiyacını duyduğu diğer Batılı müttefikler bu girişimi destekleyecek mi? Böyle bir destek gelemezse, Bush yönetimi (Irak'ta yaptığı gibi) bu konuda da tek başına hareket eder mi?
Bugün Ankara'da beklenen ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Marc Grossman'ın bu proje ile ilgili olarak çıktığı "tanıtım turnesi"nin pek elverişli koşullar içinde gerçekleştiği söylenemez. Önceki gün Irak'ın Şiilere karşı girişilen saldırılarla bir kan gölüne dönüşmesi şu sırada bölgedeki dengelerin altüst olmaya ne kadar müsait olduğunu gösterdi. Grossman'ın ziyaret ettiği ülkelerin BOP'a gösterdiği ilk tepkiler (özellikle Mısır lideri Mübarek'in sözleri) Arap dünyasının bu "Amerikan inisiyatifi"ne hiç de sıcak bakmadığını ortaya koydu. ABD'li diplomatı Ankara'dan sonra gideceği Brüksel'de de nasıl bir hava beklediğini, son günlerde Avrupalı yetkililerin (Schröder, Villepin gibi) beyanlarından sezmek mümkün...
***
ANKARA'da yetkililer Grossman'ın BOP hakkında merak ettikleri birçok soruyu yanıtlayacak bilgiler vermesini bekliyor.
Bu aşamada Türkiye bu girişime karşı tavır almıyor, ama açıkçası onun üstüne atlamak ihtiyacını da duymuyor. Doğrusu da, taslak halindeki BOP'un olgunlaşmasını beklemek, ilgili ülkelerin tavrını dikkate almak ve Türkiye'nin bu yeni girişimde nasıl bir yer ve rol alabileceğini iyice düşünmektir...
Aslında projenin makul ve cazip görünen yanları var: Kim geniş Ortadoğu coğrafyasında, demokrasinin yerleşmesini, reformların yapılmasını, kalkınmanın gerçekleşmesini istemez ki? Keşke bunu bölge ülkeleri bizzat üstlenseler ve "dışarıdan" başkalarının kendi kendilerine böyle bir "misyon" vermelerini önleseler... Ama ne yazık ki, Ortadoğu'da böyle bir "liderlik" yok.
ABD'nin bölgeye demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini, serbest ekonomiyi ve Batı'nın değerlerini getirmek istemesinin nedenini, sadece "daha iyi bir dünya düzeni" kurmak amacına bağlamak elbet saflık olur. ABD Süper Güç olma yoluna girdiğinden beri, dünyanın birçok bölgelerinde benzer bir düzen kurma "misyonu"nu üstlenmiştir. Washington, bu stratejiyi kendi çıkarlarına hizmet için uygulamış, "demokrasiye destek ve kalkınmaya yardım" projelerini küresel siyasetin "etkin enstrümanları" haline getirmiştir. Şimdi de aynı enstrümanları Büyük Ortadoğu'da kullanmaya çalışıyor...
***
BUSH yönetiminin şimdiki girişimi, 1975 Helsinki Antlaşması ile uygulamaya konan Amerikan stratejisine benzetiliyor. O zaman da Sovyetler Birliği dahil, komünist dünyasına, Batı'nın demokrasi ve diğer değerlerinin nüfuz etmesine çalışılmıştır. Sonuçta Sovyetler Soğuk Savaş'tan yenik çıkmış, komünist dünyası çökmüş ve Batı'nın değerleri (ve etkinliği) hâkim olmuştur.
Şimdi de Washington'da düşünülen veya planlanan şey, bu doğrultudadır. Ama bu nasıl olacak? Ortadoğu'da bir Walesa, veya Havel, veya Gorbaçov yok. Ayrıca Ortadoğu'nun siyasal, sosyal, kültürel yapısı çok farklı. Irak'taki olaylar bunun bir göstergesi.
Mübarek, bölgede düğmeye basıp demokrasinin kurulamayacağını, böyle bir şeyin kaosa yol açacağını söylerken, bir gerçeğe de parmak basıyor. Onun da dediği gibi, böyle bir hareket olacaksa, bunun "dışarıdan" değil "içeriden" gelmesi gerekir. Ama "içeriden" pek gelmediği de bir başka gerçek...