Bu gerçekten Başbakanın daha önce belirlediği tatil programından mı, yoksa ortaya koymak istediği siyasi bir tavırdan mı kaynaklanıyor?Medyada daha çok ikinci şık üzerinde duruldu. Böyle bir olasılık var tabii. Başbakan, daha önce Şaron hükümetine karşı yönelttiği sert eleştirilerin ardından İsraile karşı mesafeli davranışını sürdürmek istemiş olabilir.Eğer son dakikada bir değişiklik olmayacaksa (yani Olmert Başbakanı göremeyecekse) dahi, bu ziyareti tamamen "randevu krizi"ne bağlamak doğru değil. Kaldı ki, bunu "kriz" olarak nitelendirmek de yanlış... Olmertin ziyareti, Cumhurbaşkanı Sezer, Dışişleri Bakanı Gül ve diğer birçok bakanı da kapsayan programıyla, ikili ilişkilerde önemli bir gelişmedir.***ASLINDA Erdoğanın Şaronun Filistinlilere karşı davranışını sert ifadelerle eleştiren demeçlerini, Türk - İsrail ilişkilerindeki siyasal soğukluğun tek veya esas nedeni olarak görmemeli. Erdoğan böyle sert çıkış yapan ilk başbakan da değil. Bırakın Avrupadaki liderleri, Türkiyede Ecevit de Şaronun politikasını "soykırım" terimini kullanarak ağır bir şekilde yermişti...Dün İsraildeki "Haaretz" gazetesinin de belirttiği gibi, bir Türk Başbakanı "İsraille olan dostluğuna güvenerek, bölgede istikrarsızlık yaratabilecek politikaları eleştirme hakkına sahiptir". İsrailin bu konuda gösterdiği hassasiyet, eleştirinin üslubundan kaynaklanıyor. Ama bu tür sözler dahi, ilişkilerin seyrini değiştirecek bir etken olamaz. İlişkilerde "esas belirleyici faktör", karşılıklı çıkarlara gösterilen özendir. Veya diğer bir deyişle, "çıkar ayarı"dır.***TÜRK - İsrail ilişkilerinin son 10 yılda büyük ve hızlı bir gelişme kaydetmesinin nedeni, iki tarafın da ortak çıkarlarını çok iyi ayarlayabilmesidir. 1990larda Türkiyedeki terör, güvenlik sorunları, savunma ihtiyaçları; ayrıca bölgedeki gelişmeler (barış yönündeki ilerlemeler) iki ülke arasındaki ilişkilerin neredeyse bir "stratejik işbirliği" düzeyine çıkmasına yol açmıştı.Şimdi siyasal havada hissedilen soğukluk, ilk bakışta Ankarada veya Kudüste verilen bazı demeçlerin sonucu olarak görünebilir. Ancak Türk - İsrail ilişkilerinin seyrini belirleyecek olan bu birkaç beyan değil, daha ziyade çıkarlarla ilgili davranışlardır. Daha açıkçası, Türk - İsrail ilişkilerinde artık esas "belirleyici faktör", Kuzey Irakla ilgili politikalardır. İsrail, peşmergeleri eğittiği veya Kuzey Irakta Kürt oluşumunu desteklediği yolundaki haberleri yalanlıyor. Herhalde Olmertin bu konuda Ankarada söyleyecekleri daha bağlayıcı bir söz niteliğini taşıyacaktır.Aslında Türkiye ve İsrailin çıkarları, bölgede birbirine ters düşmeyen bir "stratejik ayar" yapmalarını gerektiriyor. Böyle bir anlayışla gerekli mekanizmalar kurulur ve zedelenen güven tekrar sağlanırsa, ilişkileri bozabilecek başlıca faktör de saf dışı edilmiş olur... skohen@milliyet.com.tr İSRAİL Başbakan Yardımcısı Ehud Olmertin Türkiye ziyareti - daha başlamadan - Başbakan Erdoğan ile "randevu krizi"ne bağlandı. Dün gece geç saatlerde Ankaraya gelen ve resmi temaslarına bugün başlayacak olan konuk Bakanın - İsraillilerin hala devam etmekte olan çabalarına rağmen - bu randevuyu sağlayıp sağlamayacağı henüz belli değil.