Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       TÜRKİYE'nin Irak'la diplomatik ilişkilerini elçilik düzeyine çıkarmaya karar vermesi ile, Ankara'nın iki Kürt lideri arasında gerçekleştirilen Washington mutabakatı arasında bir ilinti var mı? Diğer bir deyişle, Türk hükümeti bu kararı, Kürt mutabakatına - ve özellikle ABD'nin tutumuna - karşı duyduğu hoşnutsuzlugu göstermek için bir tepki olarak mı aldı?
Türk yetkililer, bunun bir "misilleme" olarak yorumlanmaması gerektiğini söylüyorlar. Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit, NTV'ye yaptığı açıklamada, bunun tamamen bir rastlantı olduğunu ve hükümetin bu kararı daha önce vermeyi planladığını söyledi. Ecevit Irak'tan alınan olumlu bazı işaretler üzerine Bağdat'taki maslahatgüzarımızın büyükelçi olarak görevini sürdürmesinin uygun görüldüğünü ve bunun "misilleme kastı ile yapılmadığını" vurguladı.
Türk diplomasisinin bir süreden beri Irak'taki temsilciliğini normal düzeye çıkarmayı düşündüğü ve bu konuda bazı çalışmalar yapıldığı doğrudur. Zamanlama olarak, bunun tam şu sırada (yani Türkiye'nin Washington mutabakatına tepki gösterdiği şu günlerde) gerçekleşmesinin - rastlantı olsa dahi - doğru olup olmadığı tartışılmaya değer.
* * *
BİR görüşe göre, Türkiye kendi çıkarına uygun gördüğü kararları almakta serbesttir. Ecevit'in belirttiğine göre, Bağdat'taki Türk diplomatik misyonunun üst düzey temaslarda bulunması için, temsilcinin büyükelçi statüsünde olması gerekiyor. Aksi halde işler doğru dürüst yürümüyor.
Karşı görüşe göre ise, şu sırada böyle bir kararın alınması yanlış ve yararsız. Bir kere Türkiye, uluslararası topluluğun genel tavrına aykırı hareket etmiş oluyor. Bu, ABD başta olmak üzere bazı ülkelerde ve kuruluşlarda tepki yaratacaktır. Hem de Washington mutabakatına tam tepki gösterildiği bir sırada... Diğer bir faktör de şu: Saddam rejiminin politikasında herhangi bir değişiklik yok. Türkiye daha düne kadar Irak'ın da PKK'ye destek vermesinden su sorununda Suriye ile birlikte Türk aleyhtarı bir kampanya yürütmesinden şikayetçi idi. Saddam yönetiminden somut bir tavır değişikliği güvencesi almadan büyükelçiliğin statüsünü yükseltmek akıl karı sayılmaz.
Bağdat'ın Türkiye'nin bu jestine verdiği karşılık da pek olumlu değil doğrusu. Yönetimin görüşlerini yansıtan bir gazete, Ankara'nın kararını şöyle yorumladı: "Türkiye Irak'a içtenlikle yaklaşmıyor. Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulmasından korkan Ankara, şimdi Bağdat'ın desteğini arıyor"...
Aynı vesile ile Arap Birliği sözcüsünün, "Ankara'dan şimdi başka adımlar atmasını bekliyoruz" diyerek, Türkiye'yi Fırat ve Dicle sularının paylaşımı konusundaki sorunları çözmek için gayret sarfetmeye" çağırdığını da hatırlatalım...
* * *
BU arada Türk hükümetinin Libya ile de, üstelik bu ülkede Başkan Kaddafi'nin önünde cereyan eden "PKK resmigeçidi"nin hemen ardından ilişkilerini büyükelçi düzeyine çıkarmaya karar vermesi, bir başka "rastlantı" oluşturuyor...
Ecevit NTV'ye demecinde "Kaddafi'nin ne yapacağının belli olmadığını, her zaman dengeli davranmadığını" söylemekle beraber, Ankara'daki Libya elçisinin kendisini ziyaret edip bu gösterinin bir grup PKK tarafından "izinsiz" gerçekleştirildiğini ve bu konuda soruşturma açılacağını söylemesi üzerine, hükümetin de karşılık olarak Libya'ya elçi göndermeye karar verdiğini açıkladı.
Kuşkusuz Türkiye'nin Libya ile, zaman zaman Kaddafi'nin davranışları yüzünden fırtınalı dönemlerden geçen ilişkilerini düzeltmesi ve geliştirmesi gerekli ve yararlıdır. Ancak daha önce yaşanan deneyimlerin ışığında, Kaddafi yönetiminin PKK ve benzer hassas konulardaki tavrında gerçek bir değişiklik olduğu net olarak ortaya çıkmadan, bu jest bu kadar aceleye getirilmeyebilirdi. Bir süre daha beklenseydi, "haysiyetli dış politika"nın gereği daha iyi yerine getirilmiş olurdu...
* * *
SON günlerde Türk dış politikasında, ilginç bir trend görülüyor. Bir yandan Batılı ülkelerle ilişkilerde yeni sıkıntılar ortaya çıkıyor ve Ankara'nın bazı Avrupa ülkelerine ve ABD'ye karşı güveninde bir azalma hissediliyor. Diğer yandan ise Irak ve Libya gibi ülkelere - ve Türkiye'ye karşı davranışları pek dostane olmayan rejimlere - farklı bir yaklaşım ve yakınlık gösteriliyor. Bunlar dış politikada yeni bir anlayışın işaretleri midir?..





Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr