KIBRIS meselesinde tarihi bir fırsatın eşiğindeyiz. Bu yıllanmış sorunu şimdi çözümlemezsek, iki taraf da kaybeder. Aksine, eğer anlaşma sağlanabilirse, iki taraf da kazanır...
Bu, eski Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Yorgo Vasiliu'nun görüşü. Herkesin kolaylıkla katılabileceği bir görüş...
Vasiliu, bunu diplomaside kullanılan bir deyimle şöyle ifade ediyor: Tek çıkar yol, "win - win" zihniyeti ile hareket edilmesidir...
"Win - win" ihtilaflı hallerde iki tarafın da kazançlı çıkacağı bir uzlaşmanın sağlanması anlamını taşıyor.
Çözüm arayışında, müzakerelerde benimsenmesi gereken olumlu bir tutum...
* * *
TESEV'in Kıbrıs ile ilgili düzenlediği bir konferans için İstanbul'a gelen Vasiliu, söyleşimiz sırasında, Kıbrıs meselesinde halen varılan noktada böyle bir tavra şiddetle ihtiyaç olduğunu söylüyor.
Kendisine, Rum tarafının çözüm için bir esneklik göstermek gereğini duyup duymadığını soruyoruz. Ne de olsa, Kıbrıs Rum yönetimi, 1 Mayıs'tan itibaren AB üyeliğinin kesinleşeceğinden emin. Türk tarafı ile anlaşmak için herhangi bir ödün vermeye neden razı olsun? Böyle bir "win - win" tavrını göstermesi için onu motive edecek veya zorlayacak herhangi bir neden var mı?
Türkiye'de yaygın görüş, böyle bir nedenin bulunmadığı ve dolayısı ile Rumların uzlaşma ihtiyacını duymadığı yönündedir.
Vasiliu, "çözüm zorunluğu"nun Türkler kadar Rumlar için de geçerli olduğu kanısında. Bunun nedenlerini de şöyle özetliyor:
Birincisi, çözüm olmadan üyelik gerçekleştiğinde, Rumlar (Annan planının da öngördüğü) Maraş ve diğer yerleri geri alamayacaktır. Eski mal ve mülkleri meselesi halledilemeyecektir.
İkincisi, adanın bölünmüş hali devam edecektir. Adanın bütünlüğü perspektifi kaybolacaktır. Bu bölünmüşlük, istikrarsızlık ve güvensizlik yaratacaktır.
Üçüncüsü, çözüm olmazsa, Rum tarafı da uluslararası arenada rahat edemeyecektir. AB ile ilişkiler de bundan etkilenecektir...
* * *
VASİLİU'nun bu analizi doğru. Ama Rum tarafı (AB üyeliğinin garantisi varken) bu olumsuzlukları ve hatta tehlikeleri de düşünüyor mu? Özellikle Papadopulos yönetimi de bunun farkında mı?
Vasiliu bu sorulara "evet" yanıtını veriyor. TESEV'in konferansında konuşan eski hükümet sözcüsü Mihalis Papatreu da, 1 Mayıs'tan sonra şimdiki Yeşil Hat'tın iki taraf arasında kalıcı bir sınır olması tehlikesinin var olduğunu ve bunun kaygı yarattığını söyledi.
Ne var ki, şimdiki Kıbrıs Rum yönetiminin - ve önceki Klerides yönetiminin - tutumu, bu tehlikeleri görerek Türk tarafı ile uzlaşmayı göze alamadığını gösteriyor. Gerek Papadopulos, gerekse Klerides, açıkça Denktaş'ın Annan planına "hayır" demesinin kendilerini rahatlattığını ve böylece anlaşma sağlanamamasının kabahatinin Türk tarafına yüklendiğini söylemediler mi?
Şimdi pozisyonlar değişti. Ankara atakta. Türk tarafı müzakere öneriyor. Uluslararası camia bunu destekliyor... Bu, Türkiye için taktik bir başarı...
Ama Kıbrıs meselesinin çözümü için taktik başarılar yeterli olmuyor. Bunun için gerçekten karşılıklı olarak "win - win" anlayışının hakim olması şart...