Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Haftalardır, hatta aylardır Kıbrıs meselesinden bahis yok... Ne Türkiye’de, ne de dünyada...
Buna şaşmamak lazım. Bu ara Kıbrıs sorununda bir hareketlilik yok. Müzakereler tıkanmış vaziyette. Eroğlu-Hristofyas düzeyinde toplantı yapılmıyor. İş komisyonlara havale edildi. Onlardan da pek ses çıkmıyor...
Öte yandan Ortadoğu’da kazan kaynıyor. Dikkatler Suriye, Mısır, Filistin ve İran üzerinde toplanmış. Açıkçası Kıbrıs meselesi gündemde değil...
Böyle bir ortamda KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun İstanbul’da Kadir Has Üniversitesi’nin düzenlediği bir toplantıya gelip akademisyenleri ve gazetecileri son durum hakkında bilgilendirmesi çok yararlı oldu. Onun ağzından, şimdiki hareketsizliğin nedenlerini ve bundan sonra neler olabileceğini daha yakından öğrenme fırsatını bulduk.
Hemen şunu özetle söyleyelim: Kıbrıs Türk lideri, müzakere sürecinin geleceği ve çözüm olasılığı konusunda -umutsuz demeyelim ama- hiç de iyimser değil. Bölgede ve dünyada çok şey değişiyor; ama bunun Kıbrıslı Türklerle Rumlar arasında bir anlaşma sağlanmasına bir katkısı olmuyor. Ve maalesef 2013’ün de bir “çözüm yılı” olacağına dair bir işaret yok...

Yeni bir şey yok...
Derviş Eroğlu’ndan dinlediklerimizin ışığında ortaya çıkan tablo şöyle görünüyor:
1) Müzakereler: Eroğlu’nun deyişiyle 44 yıldır süren müzakereler eğer devam edecekse, parametrelerin değiştirilmesi şart. Bunun “ucu açık” değil, mutlaka “zaman limitli” olması gerek. Sürecin bir noktasında “üç garantör devletin” de katılmasında yarar var... Türk tarafı fazla umutlu olmasa bile, bu şartlarla müzakerelerin yeniden başlamasını kabul edecek. Eroğlu “biz müzakereden kaçan taraf olmak istemeyiz” diyor.
2) Rum seçimleri: Şubatta Rum kesiminde başkanlık seçimi yapılacak. En güçlü aday ılımlı DİSİ partisinin lideri Nikos Anastasiadis. Ama DİSİ seçimlere sağcı ve uzlaşmaz DİKO ile ortaklaşa katılacak. Eroğlu bu bakımdan iktidar değişikliğinden fazla bir yenilik beklemiyor.
3) Anlaşma olmazsa: Eroğlu bu takdirde KKTC’nin ayrı bir devlet olarak tanınması gerektiğini söylüyor. Örnek olarak da Kosova, Kuzey Timor ve Güney Sundan’ı gösteriyor. Ne var ki, açıkçası Kıbrıs sorunu, bu sayılan örneklerden farklı. Kosova bağımsızlığı ilan ettiğinde Batı camiasının ve İslam dünyasının hemen bunu tanıdığını unutmayalım...
4) Ambargo: Eroğlu İslam dünyasının KKTC’yi tanımak bir yana, ona karşı Batılıların uyguladığı ambargoya katılmasından şikayet etti. Azerbaycan ve İran’ın dahi direkt uçak seferleri konusundaki vaatlerini yerine getirmediklerini hatırlattı.

Eski tas, eski hamam!
Türk tarafının istediği biçimde “iki devlet esasına dayalı federal bir yapıya dayanan bir çözüme” ulaşabilmesi için, gerek Rum tarafının, gerekse dış güçlerin kemikleşmiş olan pozisyonlarını değiştirmeleri gerek.
Oysa ufukta böyle bir değişiklik belirtisi görünmüyor. Eroğlu, Güney Kıbrıs’taki ekonomik krizin dahi Rumların tutumunda bir yumuşama veya esneklik getireceğine inanmıyor.
Bu durumda Kıbrıs meselesinde gene “eski tas, eski hamam” noktasındayız.