Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Londra ziyaretinde İngiliz meslektaşıyla düzenlediği ortak basın toplantısında, İsrail ile kopma noktasına gelen ilişkilerin düzelebilmesi için Ankara’nın şartlarını şu sözcüklerle ifade etti: “İsrail suçunu kabul etmeli, özür dilemeli ya da uluslararası soruşturmaya razı olmalı. İsrail bu iki alternatife uymazsa, Türkiye her türlü tedbiri almak hakkına sahiptir...”
Bakan, “Financial Times” gazetesindeki özel demecinde de, Türk-İsrail ilişkilerinin “kritik bir aşamada” bulunduğunu belirttikten sonra, “önümüzdeki haftalarda ve aylarda yaşanabileceklerin İsrail’in tavrına bağlı olduğunu” ve Ankara’nın bu durumda “ilişkileri yeniden gözden geçireceğini” vurguladı.
Davutoğlu, İngiliz medyasına daha diplomatik bir üslupla söylediklerini, birkaç gün önce Türk basınına daha açık bir dille ifade etti. Bakan’ın Kırgızistan’dan dönerken uçakta Türk gazetecilerine söyledikleri özetle şu: İsrail (kendi kararıyla veya uluslararası bir soruşturma sonucunda) Türkiye’den mutlaka özür dilemeli, tazminat ödemeli. Aksi halde, Ankara İsrail ile ilişkileri kesecek...
Bakan “kesmek” derken neyi kastetti: Bu, ilişkilerin topyekün koparılması anlamına mı geliyor?
Dışişleri yetkililerinin getirdiği açıklamaya göre bu, Türkiye’nin İsrail’i artık tanımayacağı, diplomatik ilişkiler başta olmak üzere tüm ilişkilerine son vereceği anlamına gelmez. Ankara’nın işi bu noktaya getirmesi herhalde söz konusu değil.
“Her türlü tedbir”in anlamı
Ama İsrail’in açıklanan şartları karşılamaması halinde, Bakan’ın Londra’daki deyişiyle ilişkileri “gözden geçirmesi” ve uygun göreceği “her türlü tedbiri” alacağı kesin. Hükümet bu konuda kendisi angaje etmiş durumda...

Bu tedbirler ne olabilir?
İlişkileri “topyekün kesmek” dışında akla gelen önlemler şunlar:
*Diplomatik alanda: İlişkiler en alt düzeye düşürülür. Geçmişte Türkiye İsrail’de “ikinci kâtip” düzeyindeki bir maslahatgüzar ile bir süre temsil edilmişti.
Bu durumda Ankara İsrail ile direkt siyasi temaslarda bulunmaz, uluslararası platformlarda İsrail’e karşı tavır alır...
*Askeri alanda: İsrail’den her türlü malzeme alımları kesilir, daha önce imzalanan işbirliği antlaşmaları rafa kaldırılır, yeni projeler askıya alınır.
Bu arada Türkiye İsrail ile ikili veya çok yanlı tatbikatlara katılmaz. Krizden beri Türkiye zaten böyle bir tavır sergiliyor. Ayrıca Ankara, İsrail askeri uçaklarına Türk hava sahasını kapatmış durumda.
Gene bu alanda, bir ara bir hayli sıkı olan istihbarat işbirliği de tamamen kesilebilir.
*Ekonomik alanda: Hükümetler arası işbirliğine ilişkin projeler (Samsun-Ceyhan boru hattının İsrail’e kadar uzatılması gibi) rafa kaldırılır. THY’nin İsrail seferlerinin iptali gündeme getirilebilir...
Bu, devletin özel sektöre müdahalesi ile ticaretten teknolojiye ve tarıma kadar, ortak çalışmalara yasak getirmesi noktasına gelmez. Yani iş çevreleri kendi faaliyetlerini sürdürebilirler. Ancak “resmi politika”nın sonuçta “özel sektör” faaliyetini etkilemesi de mümkün. Nitekim turizm sektörü şimdiden çökmüş bulunuyor...
*Kültürel alanda: Ekonomide olduğu gibi, bu alanda da devlet ortak faaliyete son verebilir. Özel sanat etkinlikleri, üniversiteler arası çalışmalar kesilmese dahi yeni atmosferin etkisinde kalır...
* * *
İlişkilerin bu hale düşmesi aslında kimsenin yararına değil. Kaldı ki uluslararası camia da Türk-İsrail ilişkilerinin kopmasını istemiyor. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın bu konudaki son demeci çok anlamlıdır.
Daha önce yazdığımız gibi, bu kritik dönemde etkin bir kriz yönetimine ihtiyaç var. Aksi halde doğacak sonuçlar artık belli...