Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       BU, sıradan bir seçim değildi. Geçmiş ile gelecek, statüko ile değişim, deneyim ile taze kan arasındaki bir tercihin göstergesi idi...
       Alman halkı bu kez 16 yıllık Şansölye Helmut Kohl'ün yerine, Gerhard Schröder'i seçmekle, toplumsal tercihin yönünü de ortaya koymuş oldu.
       Bu yön, son aylarda pek çok Avrupa ülkesinde görüldüğü gibi, sol'dur. Daha açık bir ifade ile, yeni sol - veya "Blarist" terminolojisi ile, "üçüncü yol"...
       Bu seçimler, aynı zamanda Almanya'yı birleştiren, Avrupa'da onu lider durumuna getiren ve AB'ye yön veren 68 yaşındaki Şansölye Kohl'ün, tarihi misyonunu, diğer bir deyişle "miyadını" doldurmuş olduğunu ve şimdi Almanların, günün şartlarına uyacak ve geleceği şekillendirecek olan yeni bir yönetime ihtiyaç duyduklarını da gösteriyor.
       Kohl'ün geçmişteki başarılarına karşılık, Alman ulusu başkentin Bonn'dan Berlin'e taşındığı, Almanya'nın AB Başkanlığı'nı devralmaya hazırlandığı ve D - markın yerine "Euro"yu tedavüle çıkaracağı bir sırada, iktidarda "yeni bir sima" görmek istediğini de ortaya koydu.
       Evet, "Kohl devri" artık tarihe geçti. Şimdi "Schröder devri" başlıyor...
       * * *
       BU yeni dönemde neler beklenebilir? Neler değişebilir - veya değişmeyebilir?
       Bu soruların yanıtı araştırılırken, SPD'nin son 2 yıl içinde, ideoloji ve program alanında geçirdiği transformasyonu hatırlamak lazım. Aynı şekilde, 54 yaşındaki Schröder'in görüşlerinin uğradığı köklü değişiklikleri de not etmek gerekiyor.
       SPD son zamanlarda merkeze kayan ve "değişimi" aynı zamanda "devamlılık" ile bağdaştırmayı amaçlayan bir tutum benimsedi. Bu, parti içinde "eski ekol"den sayılan radikal üyelerin hoşuna gitmeyebilir. Ama, SPD'nin politikası, liderinin demeçleri kadar, seçim bildirgesi ve programı ile de açıkça belirlenmiştir.
       Dolayısı ile, yeni Şansölye Schröder ekonomik konularda dahi, (özellikle işsizlik konusunda) sosyal devlet anlayışına uygun bazı düzenlemelerin dışında, serbest piyasa sistemini sarsacak herhangi bir değişiklik yapmak istemeyecektir. Dış politikada ise, Berlin, Bonn'un çizgisini (belki bazı yaklaşım farkları dışında) aynen sürdürecektir...
       * * *
       İÇ ve dış konularda bu politikanın başarılı olması, bir yandan Schröder'in SPD içinde tam destek görmesine, diğer yandan da koalisyon ortağı ile uyum sağlamasına bağlıdır.
       Bu parlak zaferden sonra, yeni Şansölye'nin, kendi partisindeki "eski ekol" ile - en azından bir süre - ciddi bir sorunla karşılaşacağını sanmıyoruz. Schröder, kendisinin solunda sayılan partinin bazı "ağır topları"nı, bu arada Oskar Lafontaine'i, hükümete dahil etmekte tereddüt etmeyecektir.
       Mesele, Schröder'in koalisyon ortağı ile ne ölçüde anlaşacağıdır. SPD yeni hükümeti (liberal FDP veya sosyalist PDS ile değil), "Yeşiller" ile kurmak eğilimindedir. Bu, 21 sandalyelik bir çoğunluk ve dolayısı ile ilerisi için bir rahatlık sağlıyor. Kaldı ki, SPD açısından "Yeşiller", küçük partiler arasında, anlaşabileceği ve birlikte çalışabileceği en yakın partidir.
       Tabii bu ilk kez iktidara gelme şansına kavuşan "Yeşiller" için de büyük bir fırsat. Bu nedenle Joschka Fischer'in böyle bir ortaklığa girme konusunda nazlanması beklenmiyor. Ancak çevre ve bazı ekonomik konularda Yeşiller'in Schröder iktidarını daha sola çekmeye çalışması mümkün.
       Ama "Kırmızı - Yeşil Koalisyonu"nun ilk aylarında Schröder herhalde ülkeyi yönetmekte fazla zorlanmayacaktır...
       * * *
       SONUCU Türkiye açısından değerlendirirken SPD'nin ve şahsen Schröder'in son zamanlarda ifade ettiği görüşleri hatırlamak yeter. Geçen haftaki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, yeni hükümetin Almanya'nın Türk - Alman ilişkileri konusundaki politikası, eskisinden pek farklı olmayacaktır. Bu, üslup farkı bir yana bırakılırsa, Türkiye - AB ilişkileri için de geçerlidir.
      
Ancak bunda önemli olan husus şudur: Son zamanlarda Ankara ile Kohl arasında bir kavga çıkmış ve gerginlik günümüze dek sürmüştür. Bonn'daki iktidar (ve Şansölye) değişikliği, ilişkilerde yeni bir başlangıç için fırsat yaratıyor. Diğer bir deyişle diyaloğu yeniden başlatmak, (Kohl'e oranla) daha kolay olacaktır.
       Şimdi Türkiye, Almanya'da "Schröder devri" başlarken, iki ülke arasındaki ilişkilerde "yeni bir sayfa açmak" için inisiyatifi ele almalıdır...




Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr