Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


TÜRKİYE AB üyeliğini garantilemek istiyorsa, mutlaka 2003 yılında müzakere masasına oturmalı. Bunu sağlamak için de en kısa zamanda AB'nin ölçütlerine uymakta olduğuna dair net sinyaller vermeli... Aksi halde, 2004'ten itibaren diğer adaylar AB'ye girmeye başlayacak, buna karşılık zaten çok gerilerde kalan Türkiye, tarihi bir fırsatı kaçırmış olacak...
Son zamanlarda bu uyarıyı, birçok AB'li yetkilinin ağzından duyduk. AB ile yakından ilgili Türk diplomatları ve İKV gibi kurumlar da bu görüşü çeşitli vesilelerle tekrarladılar. Biz de bunları sık sık bu sütunlarda belirttik.
Dün, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in İKV'nin düzenlediği "Türkiye - AB İlişkileri" konulu toplantıda bu konuda, görüşlerini açık biçimde ortaya koyması, çok isabetli olmuştur. Devletin en yüksek katından gelen çağrının ve uyarının, ekonomik krizin unutturduğu AB üyeliği konusunu gündeme getirmesi, umarız hükümeti, Meclis'i, ilgili tüm kurumları harekete geçirir...
* * *
CUMHURBAŞKANI Sezer'in konuşması, önemli mesajlar içeriyor.
* AB'nin şu sırada Türkiye'yi mercek altında tutması doğal, Türkiye'nin bunu kabul etmesi ve kendisinin de Avrupa'yı daha yakından tanıması gerek.
* Üyelik sürecinin başlaması için, Türkiye AB kıstaslarına uygun yasal değişiklikleri hızla gerçekleştirmek durumundadır. Anayasal değişiklik zamanı da gelmiştir. Ayrıca siyasi partilerin yeniden yapılanmasına ve seçim sisteminin değiştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu arada demokrasiye uymayan hükümet modelleri alternatif olarak görülmemelidir.
* Ulusal Program'ın yaşama geçirilmesine çalışmalı, önyargılardan vazgeçilmeli, uzlaşma kültürü geliştirilmelidir... Üyelik müzakereleri sürecinin 2003'te başlaması zorunlu. Bunun için de kasımda AB'nin yayımlayacağı İlerleme Raporu'ndan ve yıl sonu zirve toplantısından önce, yapılması gereken işler kararlılıkla gerçekleştirilmelidir...
* * *
CUMHURBAŞKANI Türkiye'nin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için (sadece AB öyle istediği için değil) bunların bir an önce gerçekleştirilmesini zorunlu görüyor. Başbakan Ecevit de geçen haftaki bir TV programında Türkiye'nin "Birinci Lig"e girmesi için bazı reformları hayata geçirmesinin şart olduğunu belirtmişti.
Prensipte Türkiye'de büyük çoğunluk, bunu istiyor. Partiler de bunu destekliyor.
Ama bunun yanı sıra, "Birinci Lig"e giriş koşullarına karşı direnenler veya bu yolda engel çıkaranlar var.
AB - ve reform - yanlısı olarak görünenlerden bazısı, bunun gerektirdiği koşulların yerine getirilmesi noktasına gelindiğinde birtakım köhne argümanlar veya eski alışkanlıklarla süreci yavaşlatıyorlar.
Cumhurbaşkanı'nın dünkü konuşması, bu engelleri aşmak için kararlılık gerektiğini, hedefe varmak için zamanın daraldığını ortaya koydu.
Takvim belli. Önümüzdeki birkaç ay, Türkiye'nin - ekonomide olduğu kadar siyasette ve dış ilişkilerinde de - geleceği açısından belirleyici olacak.
Şimdiki krize gelince, AB'nin üst düzey bir yöneticisinin belirttiği gibi, "bu, Türkiye'nin hızını kesmemeli, aksine zamanla yarışma hırsını kamçılamalıdır"...