Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yakın tarihin en şiddetli depremlerinden birine maruz kalan Şili’nin bu felaketi nispeten az sayılacak ölü sayısıyla atlatabilmesi, bana on yıl önce bu Latin Amerika ülkesinde yaptığım bir röportajı anımsattı.
Şili hakkında yazdığım yazı dizisinde, bu ülkenin sürekli karşılaştığı deprem tehlikesine karşı hükümetin ve halkın neler yaptığına dair de bir bölüm ayırmıştım.
Başkent Santiago’da doğal afetlerle ilgili Ulusal Tehlikeler Dairesi (ONEMI) Müdürü Alberto Maturana, Şili’nin depremlerden az kayıplarla nasıl kurtulduğu sorusunu yanıtlarken, başlıca faktörleri şöyle özetlemişti:
1) Doğal afetlere karşı bir “ulusal strateji”nin belirlenmesi.
2) Eğitim yoluyla bir “ulusal önlem kültürü”nün geliştirilmesi.
3) Bina ve evlerin depreme dayanıklı yapılması.
4) Çeşitli bakanlıklar ve kurumlar arasında koordinasyonun kurulması.
5) Bölgesel ağırlıklı sistemin işletilmesi.
Söyleşimizin sonunda Maturana, Şili’nin Türkiye ile bu konudaki deneyimlerini paylaşmaya ve işbirliği yapmaya hazır olduğunu belirtmişti.

Deprem kültürü
Dünyanın en aktif sismik bölgelerinden birinde yer alan Şili bu afete karşı en tedbirli ve hazırlıklı ülkelerden biridir. Şili, son yıllarda 6 ile 7 şiddetindeki depremleri birkaç ölüyle atlatmayı başarmıştır.
Şili’nin bu başarısı, deprem tehlikesiyle karşılaşan ülkelerin dikkatini hep çekmiştir. Bunda, Şilililerin -resmi makamlarıyla ve halkıyla- bir deprem kültürü veya bilinci geliştirmiş olmasının büyük payı var.
Bu kültür çeşitli şekillerde kendini gösteriyor.
Her şeyden önce Şilililer daha çocuk yaşta, ülkenin bir deprem bölgesinde yer aldığını, dolayısıyla her an böyle bir tehlikeyle karşılaşabileceklerini biliyorlar. Okullarda yılda üç kez kapsamlı “deprem tatbikatları” düzenleniyor. Küçük çocuklar bile, deprem anında nerede duracaklarını, ne yapacaklarını öğreniyorlar. Aynı şey, işyerlerinde de yapılıyor. Herkes, deprem halinde, oturduğu evde nasıl korunacağını biliyor.
Diğer önemli faktör tabii, binaların depreme dayanıklı şekilde inşa edilmesidir. Bu konuda yasalar çok kesin, resmi makamlar da bunları uygulamakta çok hassastır. Şili bu sayede birçok depremi sadece çok az zayiat ile değil, aynı zamanda çok az hasarla da atlatabilmektedir. Tabii son 8.8 şiddetindeki depremde çok bina, köprü, vs yıkıldı, ama pek çok bina da yıkılmaktan kurtuldu.
Uzmanlar, henüz bir ay önce Haiti’de olanları hatırlatıyor ve orada 220 bin kişinin ölümüne, binaların çürük olmasının sebep olduğunu belirtiyor.
Kuşkusuz Şili’nin hem ekonomik, hem eğitim alanında “ileri” bir ülke olması da büyük rol oynuyor. (Fert başına milli gelir 15 bin dolar, okuma-yazma oranı yüzde 97)...

Ya İstanbul’un durumu?
Şili’deki bu felaketten birkaç gün önce, yani geçen hafta “New York Times” gazetesi, İstanbul’da bir depremin ne kadar büyük bir felakete yol açacağı konusunda uzun bir makale yayımladı.
Gazeteci Andrew C. Revkin, bu yazıyı Türk ve yabancı uzmanlarla konuşarak ve İstanbul’da durumu bizzat inceleyerek kaleme aldı. Ortaya çıkan tablo çok can sıkıcı, hatta dehşet verici. İstanbul’da şiddetli bir deprem, çarpık yapılanma yüzünden çok büyük zayiata (120 bin ölü)pek çok yangına (3 bin) ve daha birçok faciaya yol açabilir.
Bütün uzmanlar İstanbul’daki binaların durumunun büyük tehlike arz ettiği fikrinde...
Bu yazıdaki uyarılar tüm ilgililerin ve halkın gözünü açmalı.
Bu konuda Şili’den öğreneceğimiz çok şey var...