Mesele sadece AB'nin Türkiye ile müzakereleri başlatması konusunda ortaya çıkan birkaç pürüzden ibaret değildi. 3 Ekim tarihi yaklaştıkça, bazı ülkelerin (son olarak özelikle Avusturya'nın) takındığı tavır küresel boyutlar alan bir "AB sorunu" ile karşı karşıya bulunduğumuzu gözlerin önüne serdi.Nasıl oluyor da "küçük" Avusturya -veya "minik Kıbrıs" "koca" Avrupa Birliği'ni sarsan, hatta felce uğratmaya yüz tutan bir çıkış yapabilir?Bu olayda konu, her ne kadar Türkiye'nin üyeliği ise de, esas mesele AB'nin bünyesindeki zaaf veya rahatsızlıktır. O kadar ki bazı Avrupalı yorumcular açıkça, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş döneminde Türkiye için "Avrupa'nın hasta adamı" denirken, bugün "Avrupa'nın bizzat hasta adamı" durumuna düştüğünü belirttiler.Herhalde Türkiye ile müzakereler konusunda AB'nin geçirdiği kötü sınav, Birlik yöneticilerini, bu "hastalığa" ciddi şekilde eğilmeye sevk edecektir. AB kendisine bir çekidüzen vermezse, buna benzer krizler geçirmesi kaçınılmaz...* * *Son dakikada da olsa, dün gece gerçekleşen mutabakat herhalde önümüzdeki günlerde Türkiye'de -ve ilgili AB ülkelerinde- günlerce enine boyuna tartışılacak. Belirli görüşlere sahip olanlar kendi açılarından durumu değerlendirecek, kimileri bunu bir "başarı", kimileri de bir "hezimet" olarak nitelendirecek... (Bunun analizini yarın daha ayrıntılı olarak yapacağız)...Ancak şunu belirtelim ki, son 36 saat içinde yaşananlar, Türkiye'de AB konusunda duyulan isteği ve heyecanı olumsuz etkilemiştir. Tabii daha önce de çeşitli üye ülke liderlerinden veya yorumculardan çatlak sesler gelmişti. Ama son günlerde Türkiye'nin üyeliğini engellemek veya ona birtakım ağır koşullar kabul ettirmek için girişilen çabalar Komisyon'da ciddi kuşkular ve güvensizlik yaratmıştır. Şimdi bu duyguları unutturacak ve karşılıklı güveni ve yakınlaşmayı sağlayacak adımları atmak, özellikle AB'ye düşüyor...* * *Son günlerde Avusturya'nın üzerinde ısrar ettiği bir sözcük, sıkça tekrarlandı: Sindirme (veya hazmetme)... AB'nin Türkiye'yi "sindirme kapasitesi" adeta yeni bir kriter veya önşart haline getirilmek istendi. Bunun daha hafif bir ifadesi, daha önce 17 Aralık kararında vardı. Ama bu kez AB'nin Türkiye konusunda "sindirme zorluğu" çekeceği ve dolayısı ile müzakere sürecinin sonunda bunun da dikkate alınması gerektiği öne sürüldü.En az 10 yıl ve belki de daha fazla sürecek müzakere sürecinin sonunda, daha farklı, daha gelişmiş bir Türkiye'nin AB tarafından "sindirilmesi"nin bir sorun yaratması olasılığı zayıftır. Ama doğrusu, bu sözcüğün bir koşul olarak şimdiden ortaya konmasını "sindirmek" de kolay değil... skohen@milliyet.com.tr Aman, ne gergin 36 saatti!.. Yalnız bizler değil, Avrupalılar da son iki günü heyecan içinde geçirdi. ABD'den Arap dünyasına kadar birçok ülkede hükümet yetkilileri gelişmeleri aynı merakla izledi...