Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

REFAH Partisi lideri Necmettin Erbakan yabancı basın için dün İstanbul'da Çırağan Oteli'nde düzenlenen yemekli toplantının amacını önce şöyle açıkladı: "Dünya basınından mülakat için tek tek gelen çok talep var. Bunun yerine topluca yabancı basın mensupları ile görüşmeyi daha uygun gördük"...
Gerçekten, Türkiye'de çalışan yabancı gazete, dergi, medya ve TV muhabirlerinin büyük kısmı, Erbakan'ı dinlemek için büyük ilgi gösterdiler. Hoca'nın, bu vesile ile, dış dünyaya bazı önemli mesajlar verebileceğini ümit ettiler.
Erbakan, bilinen üslubu ile (anında İngilizceye çevrilen) bir buçuk saatlik bir "sunuş" yaptı. Konuşmasının bu bölümünde Refahyol hükümetinin başarılarını, İstanbul'da Refah belediyesinin icraatını buna karşılık bugünkü hükümetin hatalarını uzun uzun anlattı. Ama, en çok "demokrasi, insan hakları ve özgürlük" kavramlarına kendisinin ve partisinin verdiği büyük önemi vurguladı. Bunları evrensel ölçüler içerisinde anlatırken, yabancı gazeteciler için bu toplantının neden düzenlendiği, kuşkusuz daha iyi anlaşıldı.
* * *
EVET, amaç - tüm yabancıların da sezdiği gibi - dünyanın ve özellikle Batı'nın, RP'nin kapatılması olasılığına yakın ilgi göstermesini ve yayın yolu ile etkili olabilecek bir kamuoyu oluşturmasını sağlamaktır.
Hoca, Batı'nın önemsediği insan hakları, demokrasi ve özgürlük gibi değerleri, "kendi olayı" ile ustaca irtibatlandırmasını bildi. Ancak, Batılı gazetecilerin zihnindeki kuşkuları tamamen soğutmuş sayılmaz...
Nitekim ünlü bir gazetenin temsilcisi sordu: "Geçmişte siz Batı'ya, IMF'ye karşı idiniz... Şimdi ise onlarla yakınlaşma ve işbirliğini savunuyorsunuz. Geçmişteki tutumunuzdan üzüntü duyuyor musunuz?"
Necmettin Hoca, kendisinin aslında hiçbir zaman AB'ye ve IMF'ye karşı olmadığını, ama Türkiye ile ilişkilerdeki "tatbikat"tan şikayet ettiğini söyledi. Ayrıca bugün Batı ile, ABD, AB, IMF ile işbirliğinin artırılmasında - karşılıklı çıkarlar gözetmek kaydı ile - yarar gördüğünü de belirtti.
Erbakan, aslında gazetecinin sorusuna tam karşılık vermiş sayılmadı. Çünkü söz konusu olan, Refah Partisi'nin bugün kapatılma tehlikesi karşısında, geçmişteki Batı aleyhtarı tutumunu bir kenara bırakıp, demokrasi, insan hakları ve özgürlük konseptlerini savunan Batı'nın desteğini sağlamak için sergilediği "söylem değişikliği"dir.
Böyle bir tavır değişikliği için bugün Refah'ı suçlamak ne kadar doğrudur?
Bazısı bunu da "takiye" olarak görüyor. Ama nedeni ne olursa olsun, bugün Refah yönetiminin ve şahsen Erbakan'ın böyle bir tavır sergilemesi, önemli bir gelişme. Bu, partinin halen farklı bir çizgiye geldiğini ve daha pragmatik davranmak zorunda kaldığını gösteriyor...
* * *
ERBAKAN, partisi aleyhinde açılan dava nedeni ile yargıyı ve bugünkü siyasal düzeni, Refahyol hükümetinin alaşağı edilmesi nedeni ile de Cumhurbaşkanı'nı ağır şekilde eleştirdi. Bütün bu olayların Türk demokrasisini zedeleyeceğini, Türkiye'yi kötü bir istikamete götüreceğini öne sürdü.
Ama bütün bu yaylım ateşin ardından da yabancı gazetecilere "bakın yanlış anlamayın. Maksadım Türkiye'yi yabancı basına şikayet etmek değil" dedi ve şöyle devam etti: "Türkiye'de demokrasi var. Türkiye'de hakimler var... Görüntüye bakarak Türkiye'nin falakete gittiğini sanmayın. Bunlar hep geçici şeylerdir"... Ve sonunda Hoca, Refah'ın kapatılacağına "milyonda bir ihtimal vermediğini" söyleyerek, bu konudaki spekülatif soruları geçiştirdi...
Gerçekte Erbakan "şikayet gibi olmasın" üslubu içinde, istediği mesajları verdi. Ve son soruyu yanıtlarken belirttiği gibi, bugün "demokrasi mücadelesinde" ve Refah'ın kapatılmasına karşı açtığı kampanyada, Batı basınından ve birçok uluslararası kuruluşlardan, beklediği desteği görüyor bile...

Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr