SORUYU bir daha soralım: Almanya'daki seçimlerin sonucu Türk - Alman ilişkilerinin ve Almanya'daki Türklerin geleceğini nasıl etkiler? Yani "bizim açımızdan" Kohl'ün mü, yoksa Schröder'in mi kazanması daha iyi olur?
Önceki günkü yazımda yanıtlamaya çalıştığım bu soruyu, bu kez iki uzman kişiye sordum. Biri yaklaşık 3 yıldan beri Ankara'da bulunan ve Türk - Alman ilişkilerinin hem sıcak, hem fırtınalı dönemlerini yaşayan 63 yaşındaki
Almanya Büyükelçisi Dr. Hans - Joachim Vergau... Diğeri de Almanya'da tam 11 yıl Türkiye Büyükelçisi olarak görev yapan 79 yaşındaki
eski Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu...
İkisinin söyledikleri temelde aynı görüşü yansıtıyor: Sandıktan çıkacak sonuçtan, Türk - Alman ilişkileri açısından önemli bir değişiklik beklememeli. Almanya'daki Türklerin durumu açısından ise, Schröder'in (yani Sosyal Demokratlar'ın) iktidara gelmesi, daha iyi olur...
Bizim de bu sütunda daha önce ifade ettiğimiz görüş bu yönde idi.
* * *
ALMANYA Büyükelçisi Vergau, bu seçimlerin genel olarak Almanya'nın geleceği bakımından çok önemli olduğunu düşünüyor ve Alman seçmeninin "21. yüzyılda ülkeyi kimin yönetmesi gerektiği" gibi zor bir karar almak durumunda bulunduğunu söylüyor.
Birleşik Almanya'nın başkenti önümüzdeki yıl Bonn'dan Berlin'e taşınacak. Seçimleri, bu önemli olayın ışığında değerlendiren Büyükelçi "seçmenin kararı, Bonn'dan Berlin'e geçiş süreci açısından da büyük önem taşımaktadır" diyor ve sonucun Türk - Alman ilişkilerine etkisini özetle şöyle belirtiyor:
- "Aslında ilişkilerimiz mükemmeldir. Örneğin, ekonomik alana bakın. Almanya Türkiye'nin ihracatında, yabancı yatırımlarda, turizmde, ortak girişimlerde bir numaralı ülke. Kültür alanında da iki ülke arasında kayda değer gelişmeler var. Almanya'daki Türklerin rolü de büyük. Türkiye'nin AB üyeliği konusuna gelince, bu konudaki sürtüşme Almanya'nın imajını ve karşılıklı ilişkileri gerçekçilikten uzak biçimde etkilemiştir... Bence seçimleri kim kazanırsa kazansın, hükümeti kim kurarsa kursun, Almanya'nın Türkiye politikasında devamlılık olacaktır. AB konusunda da Almanya, Cardiff zirvesinde karar verilen şekli ile Türkiye'nin topluluğa dahil edilmesi stratejisi çerçevesinde, Ankara ile işbirliğine devam edecektir. Türkiye bu stratejiyi bir çalışma zemini olarak kabul etmiştir. Eminim ki, Türk hükümetinin gerçekçi yaklaşımı ile, yeni Alman hükümeti, ilerde Türkiye'nin AB'ye girmesini hayati bir çıkar saydığını ortaya koyacaktır. Bu, şimdiki hükümetin olduğu kadar, SPD'nin de politikasıdır. Bu konuda parlamentodaki SPD grubunun başkanı olan Rudolf Scharping'in 1998'in başlarında Ankara'yı ziyaretinde yaptığı konuşmaları hatırlatmak isterim."
Büyükelçi Vergau, Şansölye Kohl'e karşı Türkiye'de yapılan eleştirileri haksız sayıyor ve seçimleri kim kazanırsa kazansın, yeni açılan dönemin eski sürtüşmelerin unutulup, ilişkileri geliştirmek ve ciddi bir diyalog başlatmak için bir fırsat olarak değerlendirilmesini tavsiye ediyor...
* * *
VAHİT Halefoğlu'nun Bonn'da Türkiye Büyükelçisi olarak bulunduğu dönemde (1970'li yıllarda), iktidarda Şansölye Willy Brandt'ın liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti bulunuyordu. O zaman Hıristiyan Demokratlar (CDU) da muhalefette idi. CDU, 1983 seçimlerini kazanınca, Kohl iş başına geçti. Ve günümüze dek, iktidarda kalmayı başardı.
Deneyimli diplomatımıza göre, bu kez Kohl'ün seçimleri kaybetmesi veya kazanması, Türk - Alman ilişkileri açısından fazla birşey değiştirmez. "Schröder de kazansa, fark etmez" diyor Halefoğlu. "Almanya'nın Türkiye politikası aynı çizgide devam eder. Şu var ki, Schröder gelirse, ilişkilere yeni bir hız vermek, kolaylaşabilir... Ancak, SPD'nin koalisyonu kiminle kuracağı da önemli. Yeşiller ile kurabilirler. SPD ağırlıklı bir koalisyon hükümetinin Türkiye ile bütün meseleleri halledeceğini düşünmek yanlış. Ama bence ideali, gene de bir SPD - Yeşiller koalisyonunun kurulmasıdır. Bu özellikle Almanya'daki Türkler açısından iyi olur. Çünkü SPD - ve Yeşiller - Türklere çifte vatandaşlık gibi bazı hakların verilmesine taraftar. SPD ötedenberi yabancı işçileri Alman toplumunun bir parçası sayıyor... Buna karşılık, gerek SPD'nin, gerekse Yeşiller'in Türkiye'deki insan hakları konusunda çok hassas davrandıklarını da unutmamalı"...
Kısacası, "bizim açımızdan" Kohl'ün de, Schröder'in de "artılar"ı da var, "eksiler"i de...
Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr