Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son iki üç gün zarfında Komisyonun tüm yetkili ağızları bu koşulu açık biçimde dillendirdi. Dün de, Komisyonun yeni Başkanı Manuel Barroso aynı görüşü tekrarladı.Bu durumda, eğer Başbakan Tayyip Erdoğanın Brükseldeki temasları sadece AB yetkililerini "ikna etme egzersizi" olarak görülüyorsa, daha "hareket noktası"nda hata yapılıyor demektir. Çünkü hiçbir açıklayıcı bilgi veya argüman, AB Komisyonunu artık resmen angaje olduğu tavrından vazgeçirecek değil.***KUŞKUSUZ, Günter Verheugen ve diğer yetkililer, Erdoğanın neden son dakikada çark ettiğine ilişkin izahatını dikkatle dinleyecek, ama karşılığını verirken de, kesin pozisyonunu tekrarlayacaktır.Bu nedenle, Başbakanın Brükseldeki temaslarında "zina krizi" sırasında Türkiyede - daha çok "iç tüketime" yönelik - söylediklerinden farklı bir üslup kullanmasında ve AB yetkilileriyle uzlaşma yollarını aramasında yarar vardır.Komisyonun 6 Ekime kadar TCKnın yasalaşması şartı üzerinde herhangi bir pazarlık yapılamayacağı apaçık. Dolayısıyla, ivedilikle TCK tasarısını yeniden ele alıp ("zinasız") Meclisten geçirmenin yolunu bulmak lazım. CHPnin, Meclisi 28 Eylülde olağanüstü toplantıya çağırması, kaybedilmek üzere olan bir şansı yeniden canlandırıyor. AKPnin bunu benimsemesi veya - daha iyisini düşünebiliyorsa - sonuç verecek bir formül üretmesi gerekir.***BRÜKSEL ve diğer Avrupa merkezlerinde, şimdiden İlerleme Raporunun olumlu olmaması halinde, aralık zirvesinden "şartlı bekleme" kararının çıkabileceğinden söz ediliyor. Bu arada en yakın tarih olarak 2006ya atıfta bulunanlar da var...Türkiyenin de şimdiden bunun yaratabileceği olumsuzlukları düşünmesi lazım. İşte belli başlı birkaç olası sonuç: ABde son zamanlarda Türkiye lehinde oluşan ivme, zayıflayacak veya kaybolacak... Nitekim "zina krizi" gerek AB çevrelerinde, gerekse Avrupa kamuoyunda ters tepkilere yol açtı bile...ABde Türkiyeyi savunan liderler, politikacılar bugün var; yarın olmayabilirler. Shröder, Berlusconi, Blair, vs. gibi. Yeni liderler Türkiyenin ABye alınmasına karşı çıkabilirler (Merkel gibi)... Aynı şey AB Komisyonu için de söz konusu. Önümüzdeki aylarda Türkiye kendisine yabancı birçok yeni simalarla karşı karşıya kalacak...AB kendi yapısı bağlamında kritik bir döneme giriyor. Seneye birçok ülkede AB Anayasasıyla ilgili referandumlar düzenlenecek. Türkiyenin üyeliği o zaman bu kampanyalarda bir "sorun" olarak tartışılacak...Müzakere sürecinin başlaması halinde beklenen olumlu gelişmeler (bu arada ekonomide) gerçekleşmeyecek...Nihayet iç politikada kamuoyunun hükümetin AB politikasını destekleyen kesiminin, iktidar partisine karşı güveni iyice sarsılacak. Ve tabii dışarıda da AKPnin kazandığı itibar ve sempati de büyük zarar görecek... Şimdiden bu "olumsuz senaryo"nun dikkate alınması, belki TCKnın 6 Ekime kadar yetiştirilmesinin ne kadar hayati olduğunun daha iyi anlaşılmasını sağlar... skohen@milliyet.com.tr AB Komisyonu kesin ve net söylüyor: Avrupa Birliği Türk Ceza Kanunu (TCK) yasalaşmadan, Türkiyeyle müzakerelere başlamayacak... Yani Komisyon, 6 Ekimde açıklayacağı ve ABnin aralık zirvesinde karar için esas alacağı İlerleme Raporunda, Ankaraya görüşme tarihinin verilmesini bu şarta bağlayacak.