DAHA önce olayı duymamış olan İstanbullular dün trafiğin anormalliğinden, farkına vardılar: Şehir “Dünya Su Forumu”na ev sahipliği yapıyor...
Şimdiye kadar İstanbul’da yapılan uluslararası konferansların sayıca en büyüklerinden biri bu: Yaklaşık 150 ülke ve uluslararası kuruluştan 20 bini aşkın katılımcı... Bunların bir kısmı devlet başkanı, başbakan, bakan gibi üst düzey yöneticiler...
Dün İstanbul’da başlayan -ve hafta boyunca devam edecek olan- 5. forum, şimdiye kadar başka kentlerde yapılanlardan çok daha kalabalık ve çok daha önemsenen bir konferans. Nedenini sorduk. “İstanbul’un cazibesi var tabii” dediler, ama asıl sebep, artık dünyanın su sorununu ciddiye alması ve acil çözüm aramak gereğini duymasıdır.
Gerçekten su sorunu, küresel çapta, günümüzün en ciddi meselelerinin başında yer alıyor. Çünkü malum, su hayat demek. Su olmadan hayat olmaz. Dünyanın halen karşılaştığı başka doğal kaynak sıkıntılarına karşılık (petrol gibi) yaratabileceği alternatifler var. Ama su öyle değil.
Kaynak daralıyor
DÜNYANIN suyla ilgili hali giderek kötüleşiyor, hatta vahimleşiyor. Halen 80 ülkede toplam 1.2 milyar insan su kıtlığı veya kuraklıkla boğuşuyor. Bir BM raporuna göre, 2025’te 8.5 milyarı bulacak olan dünya nüfusunun üçte ikisi “su stresi” altına girecek. Bu, dünyada açlık ve yoksulluk oranının yükselmesi, su yüzünden kavgaların çıkması tehlikesinin artması demektir...
Bu duruma neden, nasıl gelindiği açık: Bir yandan nüfus artıyor, diğer yandan çevre bozuluyor...
Mevcut su kaynakları iklim değişikliği, hava ve su kirlenmesi gibi sorunlar yüzünden daralırken, günlük yaşamda, tarımda, endüstride su tüketimi giderek şişiyor.
Bu gidişe dur denmezse, gerçekten gelecek kuşakları büyük felaketler bekliyor. Bunun için, su kaynaklarını korumaya ve akılcı şekilde kullanmaya yönelik önlemler almak, bu alanda da uluslararası işbirliği kurmak şart.
Paylaşım kriteri
İSTANBUL’daki Dünya Su Forumu’nun amacı işte bu konuda yeni fikirler, formüller üretmek. Forum İngilizce olarak “Bridging Divides for Water” sloganını benimsedi. Bu, Türkçeye “Farklılıkların Suda Yaklaşması” şeklinde çevrildi... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dünkü açılış konuşmasında belirttiği gibi, su insanları ve ülkeleri “ayrıştıran değil, birleştiren” bir işbirliği alanı olmalı...
Ama ne yazık ki, pratikte durum öyle değil. Su, ülkeler, bölgeler, bireyler arasında anlaşmazlık ve kavga konusu. Suyun hangi kriterlere göre paylaşılması gerektiği konusunda bir mutabakat sağlanamadıkça da bu sürtüşmeleri önlemek imkânsız.
Halen Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya, Orta Asya’dan Kara Afrika’ya kadar, dünyanın birçok yerinde su, ciddi siyasi uyuşmazlıkların ve bazen çatışmaların esas nedenini oluşturuyor. Bazı analistler, önümüzdeki yıllarda “su savaşları” tehlikesine işaret ediyorlar.
Bu da insan hakkı
SU nedeniyle aynı ülke içindeki bölgeler arasında da anlaşmazlıklar ve gerginlikler çıkıyor. Suyun adil paylaşımının nasıl olması gerektiği büyük bir tartışma konusu.
Şimdi “suya erişme hakkı”nı temel “insan hakları” arasında sayanlar var. Bu bağlamda, su kaynaklarının “ticaretleştirilmesi”ne, içme suyundan baraj inşasına kadar “su sektörü”nün özelleştirilmesine şiddetle karşı çıkanlar da az değil.
Bütün bunlar, İstanbul’daki forumda enine boyuna tartışılacak konular arasında. Toplantıların sonunda çağrılar, bildiriler, mutabakat belgeleri yayımlanacak. Bunların hepsi iyi. Ama bakalım bu sözler hayata geçirilecek mi, yoksa “sudan sebepler”le su gibi akıp gidecek mi?