Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Eski Yugoslavya Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç'in Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne çıkmasının ardından bir dizi soru gündeme geldi: Tek suçlu "Slobo" mu? Onun başlattığı etnik temizlikte başkalarının payı yok mu? Onlar ne olacak? Ya dünyanın çeşitli yerlerinde işlenen diğer insanlık suçlarının hesabını kim soracak?..
Bu sorular, Miloşeviç davasının siyasi ve ahlaki boyutlarını uluslararası platformda tartışmaya açıyor.
Lahey'de özel olarak kurulan mahkemenin yetkisi ve davanın salt hukuki yönü bu tartışmanın dışında kalıyor. Miloşeviç 12 dakikalık ilk duruşmada mahkemeye meydan okumuş olabilir. Bu onu yandaşlarının gözünde yüceltmiş de olabilir. Ancak sanığın BM kararı ile kurulan mahkemeyi tanımadığını söylemesi ve davanın "NATO'nun Yugoslavya'ya karşı işlediği savaş suçunu örtmek için açıldığını" iddia etmesi, ne hukuki, ne fiili bir değer taşıyor. Miloşeviç bu mahkemede yargılanacak ve sonunda herhalde mahkum olacaktır...
* * *
ASLINDA Yugoslavya'nın dağılmasının ardından Bosna'da, daha sonra da Kosova'da işlenen insanlık suçlarının tek sorumlusu Miloşeviç değil. Eğer Lahey'deki mahkeme sadece Miloşeviç davası ile yetinirse, bu yarım kalmış bir adalet olur.
Bilinen diğer suçluların başında Bosna'da fiilen etnik temizlik kampanyasını yürüten Radovan Karaciç ve Ratko Mladiç var. Bosna'da saklandığı söylenen bu iki "kasap"ın şimdiye kadar peşine pek düşen olmadı. Şimdi, Lahey mahkemesinin faaliyete geçmesi ile hızlandırılan arama sonucunda yakalanmaları ve uluslararası adalete teslim edilmeleri bekleniyor.
Karaciç ve Mladiç dışında Bosna'da Müslüman halkına karşı kıyıma fiilen katılan daha pek çok Sırp var. Bunların bir kısmı asker ve milis; bir kısmı da sivil. Aynı durum Kosova'da da tekrarlandı.
Lahey mahkemesinin Başsavcısı Carla del Ponte, "yargılanacak olan Sırp halkı değil, kişi olarak Miloşeviç'tir" dedi, ama bu dava en azından Sırp halkının milliyetçilik uğruna işlenen suçların ciddiyetini anlamasına ve bundan pişmanlık duymasına vesile olmalıdır.
Arnavut yazarı İsmail Kadere'nin "Le Monde"da belirttiği gibi, "Sırplar ve tüm Balkan hakları, vatanperverlik kültürü olarak yutturulan suç kültürüne artık son vermelidir"...
* * *
ESKİ Yugoslavya topraklarında (Bosna'da, Hırvatistan'da ve Kosova'da) 1990 - 2000 arasında olup bitenlerin kabahati sadece Miloşeviç, Karaciç gibi liderlerde Mladiç gibi komutanlarda ve isimleri zikredilmeyen pek çok yönetici de değil. Olayların vahim bir noktaya gelmesinde, dolaylı olarak da olsa, yabancı güçlerin de etkisi olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Nitekim son günlerde Miloşeviç'e, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere, birçok Batılı ülkenin destek verdiği ortaya çıkıyor. Örneğin eski İngiltere Dışişleri Bakanı Douglas Hurd'un sonradan katıldığı bir finans grubu hesabına Slobo ile (Yugoslav Telekom'unun özelleştirilmesi konusunda) anlaştığı söyleniyor...
Bu ve benzeri "ilişkiler"in, Miloşeviç'i, azgın emellerinde ne kadar cesaretlendirdiği sonradan belli oldu. O zaman da Batı ne yapacağını şaşırdı. Olanlara bir süre seyirci kaldı. Ta ki müdahaleye karar verinceye kadar. Ama bu arada yüz binlerce insanın hayatını söndüren dram da noktalanmış oldu...