Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Her nedense geçen hafta Sudan Dışişleri Bakanı Mustafa Osman İsmailin Ankaraya gelerek Türk yetkilileriyle görüşmesi dahi, medyamız tarafından pas geçilmiş...Aslında Sudanda olup bitenlerin - insanlık dramı boyutunun dışında - çok ilginç ve düşündürücü yönleri var. Mesele sadece Darfur bölgesinde on binlerce insanın soykırıma uğramasından, milyonlarca kişinin de açlık ve sefalete sürüklenmesinden ibaret değil. Olayın bir de önemli siyasi sonuçların çıkarılmasını gerektiren unsurları üzerinde durmakta yarar var.* * *DARFUR bölgesinde olaylar, geçen yıl Afrika kökenli yerel halkın, merkezi hükümetin ve Arap ağırlıklı egemen kesimin baskılarına ve ayrımcı davranışlarına maruz kalması sonucunda ayaklanması ile başladı. Hükümet bu hareketi bastırmak için, "cancavid" adı verilen milisleri devreye soktu. Bu milisler son aylarda ülkenin bu ücra kesiminde, her türlü vahşete başvurdular: Kadınlara tecavüz ettiler, sivil halkı katlettiler, köyleri yaktılar, vs...Dünya bu durumu öğrenmekte gecikmedi. O feci görüntüler, TV ekranlarına yansıdı. İnsan haklarıyla ilgilenen çeşitli kuruluşların temsilcileri, olayları izleyip tüyler ürpertici raporlar yazdı. ABD, Fransa, İngiltere başta olmak üzere, yabancı ülkeler insani yardım kampanyaları başlattılar. Ve nihayet BM Güvenlik Konseyi de Sudan hükümetine "dur" dedi ve milisleri bir ay içinde kontrol altına almasını şart koştu. Aksi halde de, Sudana karşı ambargo uygulayacağını bildirdi.Sudan hükümeti başta bu karara karşı çıktı, ama son haberlere göre, BM kararını uygulamaya çalışacağını vaat etti...* * *BU olay şu belli başlı gerçekleri ortaya koyuyor: Afrikada (diğer bazı yerlerde de), henüz ulus - devlet olgunluğuna erişmemiş ülkelerde, ırk ve din farkından kaynaklanan sürtüşmeler, çatışmalar kontrol edilemiyor. Güçlü olan taraf, her şeyi yapmak hakkını kendisinde görüyor. Ezilen taraf ise kendi kaderiyle baş başa kalıyor.Dış dünya böyle hallerde fazla bir şey yapamıyor. BM bir karar çıkartsa bile, bunu etkin olarak uygulama yeteneğine sahip değil. Ayrıca "müdahale hakkı" da (örneğin askeri güç göndermek gibi) çok tartışılan ve üzerinde anlaşma sağlanamayan bir konu... Sudan olayında, "ilgili" sayılan uluslararası kuruluşlar da (Afrika Birliği, Arap Birliği, İslam Konferansı Örgütü gibi) açıkçası seyirci kalıyor...BMdeki tartışmalar, üye ülkelerin öncelikle kendi çıkarlarına göre hareket ettiklerini bir kez daha ortaya koydu. Rusya Sudana silah satıyor, Çin bu ülkeyle ticaret yapıyor. ABD, İngiltere, Fransa bu bölgenin petrol kaynaklarına (ve de stratejik konumuna) göz dikmiş durumda. Evet, çatışma ve kıyımdan sonra gözlerin önüne serilen trajik görüntüler, dünya kamuoyunda "insancıl yardım" elinin uzatılması arzusunu uyandırıyor; ama "devlet politikaları" da aynı kalıyor. Açıkçası bu politikalar da "menfaat"e dayalı. İşte "Sudan gerçeği" bu... Bunun ötesinde söylenenler, "sudan sebepler"den ibaret! skohen@milliyet.com.tr BİZDEN uzak bir coğrafyada, ta Afrikada yer aldığı için olsa gerek, Sudanda cereyan eden trajik olaylar, Türk kamuoyunun ilgisini pek çekmiyor... Oysa ki, günlerden beri dış basın, bu talihsiz ülkede 30 bin kişinin katledilmesine, bir milyon insanın göçe zorlanmasına, BMnin Sudan hükümetini baskı altında tutmasına yol açan gelişmelere geniş yer ayırıyor.