Savaşın kaçınılmazlığı artık gün gibi aşikar. Bunun oldukça yakın olduğu da belli...
Başkan Bush da söyledi, bu "birkaç hafta içinde" (büyük olasılıkla şubat sonu veya mart başlarında) olacak. Velev ki, Saddam rejimi "işte elimdeki kitle imha silahlarını BM denetçilerinin göz önünde ortadan kaldırmaya başlıyorum" desin. "Bizde kesinlikle böyle silahlar yok" diye ısrar eden Irak yönetiminin bunu söylemesi ise bir "mucize" olur...
Bu arada takvim işliyor.
ABD’nin gündeminde şimdi iki önemli tarih var: Biri 5 Şubat. Yarın ABD, Güvenlik Konseyi’nden Saddam aleyhindeki "kanıtları" sunacak. Diğeri de 14 Şubat. O tarihte de BM denetçileri son raporlarını verecek. Artık o tarihten sonra da ABD kararını kesinleştirecek; yani o zamana kadar Irak’tan beklenen hareket görülmezse, "savaş sathı mailine" girecek...
***
ABD vuracağı zaman, hazırlıklarını tamamlamak üzere olduğu "güney cephesi"nin yanı sıra, kuzeyden de bir ikinci cephe açmak niyetinde.
Kuzey cephesi için en etkin yol, Türkiye’den geçer. Bunu herkes biliyor. ABD bu yüzden haftalardır, Ankara’yı bunun iznini almak için sıkıştırıyor.
İşte takvimin bu bölümü çok önemli. Türkiye’nin bu kararı vermesi için artık haftalar değil, sadece günler (birkaç gün) kaldı. Kuşkusuz ABD’nin tercihi Ankara’nın bir an önce bu izini vermesi. Aksi halde ABD gene de bir kuzey cephesi açacak. Diğer bir deyişle Washington bu işi Türkiye’siz de yapmaya kararlı. Edindiğimiz bilgilere göre, o takdirde ABD İngiltere’nin de aktif desteği ile, "alternatif kanallar" kullanarak, Bağdat’a, güneyden olduğu kadar kuzeyden de yürüyecek...
***
TÜRKİYE savaş istemiyor, diplomasiye şans tanınmasını arzuluyor, bu yönde çaba harcıyor... Ama savaşın kaçınılmazlığı karşısında, artık tavrını net olarak ortaya koyma noktasına geliyor.
Ankara, takvimini kendine göre ayarlama çabasında; ama bunda da doğrusu manevra alanı kısıtlı. Bu bakımdan hükümetin işi gerçekten çok zor! Bir yandan savaşın Türkiye’ye getireceği sıkıntıların ve kamuoyunun savaş istememesinin hesabı... Diğer yandan da Başbakan’ın deyişi ile "irademizin dışındaki bir savaşın yol açacağı gelişmelere gözlerimizi kapayamayız" gerçeği...
Türkiye kendisini bu savaşın tamamen dışında tutmaya uğraşsa bile, savaşın ekonomik, siyasal, sosyal sonuçlarından etkilenmemesi olanaksız. Ayrıca olayın dışında kalmanın "artı zararları" da olacak.
MGK toplantısında bu değerlendirmeler gerçekçi biçimde yapıldı. Meclis’ten yetki istenmesine ilişkin tavsiye, askeri liderlerin eğilimini de ortaya koydu...
Bu durumda artık "biz bu işin içinde hiç olmamalıyız" demenin, popülist bir ifadenin dışında, gerçekçi ve pragmatik bir yanı yok.
***
HÜKÜMET, zor da olsa, sonuçta hem üslerin modernizasyonu, hem Türk birliklerinin Kuzey Irak’a sevki, hem de ABD askerlerinin kuzey cephesi için Türk topraklarından geçişi için, Meclis’ten yetki isteyecek. Şimdi üstünde kafa yorduğu konu, bunu ne şekilde (ayrı ayrı mı, bir arada mı) ve ne zaman (bayramdan önce mi, sonra mı) yapması gerektiğidir.
Eğer hükümetin kararı üç konuda da yetki istemekse, bunu malum takvimi dikkate alarak yapması gerek. Kararın, bekletilmesi veya ertelenmesi halinde, emekli büyükelçi Gündüz Aktan’ın "Radikalöde belirttiği gibi, bunun anlamı da olmaz, yararı da...