Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'nin AB'de adaylıktan tam üyeliğe geçiş sürecinin ilk kritik aşamasının takvimi artık işlemeye başladı.
Önümüzdeki günlerde ve haftalarda bir yandan Türk diplomasisinin yapacağı temaslar, diğer yandan da hükümetin ve Meclis'in alması beklenen kararlar, bu bütünleşme sürecinin geleceğini belirleyecek.
AB takviminde bir dizi önemli olaylar yer alıyor: Önümüzdeki ay AB'nin Türkiye'deki durumu değerlendiren İlerleme Raporu çıkacak. Bunun ardından AB Komisyonu'nun haftalardan beri üzerinde çalıştığı Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB)'nin taslağı son şeklini alacak ve kasım ayında bu organ tarafından kesinleştirilip Bakanlar Konseyi'nin onayına sunulacak. Nihayet Türkiye'nin AB üyeliğinin "yol haritası" sayılan Ulusal Program hazırlıkları da aralık ayına kadar tamamlanacak.
Bütün bu çalışmaların sonunda Türkiye'nin AB ile ne kadar uyum içinde olduğu ve esas üyelik müzakere sürecinin ne zaman başlayacağı saptanacak. Eğer AB Türkiye'nin bu sürece girmesine hazır olduğu kanısına varırsa, - iyimser bir tahminle - tam üyelik müzakereleri 3 yıl sonra başlayabilir. Şayet Türkiye henüz buna hazır olmadığı izlenimi verirse, bu süre daha da uzayabilir.
Bu bakımdan önümüzdeki haftalarda atılacak her adımın, sonucu etkileyici ve belirleyici bir önemi vardır...
* * *
ŞU andaki durumu şöyle özetleyebiliriz:
* AB cephesinde, yaz tatilinin ardından, Brüksel'de şimdi bürokratlar ve diplomatlar kolları sıvamaya başladı. Komisyon, daha önce Ankara'ya duyurulan KOB taslağına son şeklini vermeye hazırlanıyor. Bunu yaparken de Türk tarafı ile temaslarını yoğunlaştırıyor.
* Türkiye cephesinde, "dışa dönük" faaliyet hızlanıyor. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Faruk Loğoğlu Brüksel'de başta Verheugen olmak üzere Komisyon üyeleri ile görüşüp Türk görüşlerini aktardı. Haftaya aynı şeyi Dışişleri Bakanı Cem de yapacak. Bunun ardından AB Komisyonu Başkanı da Türk yetkililerini dinlemek ve olup bitenleri yerinde görmek için Ankara'ya gelecek... "İçe dönük" faaliyette bazı gelişmeler var. En azından AB koordinasyon organı çalışmaya başladı. Uzun tatili henüz bitmeyen Meclis bu konunun dışında kaldı. Şimdiye kadar başka sorunlar ve "krizler" ile uğraşan hükümet ise "AB dosyası"na daha yeni eğiliyor, özellikle Ulusal Program ile ilgili hazırlıkları bugünlerde gündemine almaya hazırlanıyor.
AB takvimine yetişmek için hükümetin ve Meclis'in çalışma temposunu bir hayli hızlandırması gerekecek...
* * *
GERÇEK şudur ki, bazı kurumsal çalışmalar dışında, Türkiye'de son haftalarda işin özüne ilişkin (AB'nin beklentileri doğrultusunda uyum yasalarının çıkarılması veya yasal değişikliklerin gerçekleştirilmesi gibi) adımlar atılmadı. Zaman zaman AB çevrelerinin kafasını karıştıran konuşmalar ve davranışlar dahi oldu...
Türk diplomasisinin AB'nin olumlu (veya en azından olumsuz olmayan) bir İlerleme Raporu ve bir Katılım Ortaklığı Belgesi sunması için harcadığı "dışa dönük" çabaların başarılı olması, hükümetin ve diğer devlet kurumlarının "içe dönük" kararlarına ve hareketlerine bağlıdır.
Açıkçası, eğer Ankara özellikle demokratik hak ve özgürlükler alanında ileri adımlar atmazsa ve bu yönde inandırıcı bir programı hayata geçirmezse (hele bu arada buna ters sayılan sinyaller de verirse) bütün bu diplomatik egzersizler havada kalabilir.
Müsteşar Loğoğlu'nun deyişi ile, AB'nin İlerleme Raporu ve Katılım Ortaklığı Belgesi, herhalde "Türkiye'nin alkış tutacağı" cinsten olmayacak. Ama bu Türk kamuoyunu AB'den soğutacak veya uzaklaştıracak cinsten de olmamalı.
Bunun böyle olmamasında sorumluluk AB kadar Türkiye'dedir...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr